Hemen her gün birileri mail atıp güncel Türkçenin popüler “yanlışlarına” değinmemi öneriyor. Misal: Röportaj , adı üstünde bir reporter’in bir yerlerden gönderdiği report demek, “muhabirimiz Kandil Dağından bildiriyor” gibi. Fransızcada böyle kullanılır. Peki de kardeşim Fransızcadan bana ne? Bu kelime Türkçede kırk küsur yıldan beri (en azından Abdi İpekçi’den beri) mülakat = interview anlamında kullanılıyor mu? Var mı bir belirsizlik, bulanıklık? Varsın orijini başka şey olsun, ne farkeder?
Gençtim ya, ne farkeder deyip geçerdim..
İsmet Özel
İsmet Özel
Reklam
384 syf.
·
Puan vermedi
·
27 saatte okudu
#şeytanıntakendisi “HİÇBİR SIR SONSUZA DEK GİZLİ KALMAZ…” Ellingham Akademi’de yaşanan kaçırılma ve cinayetleri ortaya çıkarmak için okula gelen Stevie’in bu olayları çözmektne başka bir arzusu yoktur. Zaten okula kabul edilmesinin en büyük sebebi de budur. Ancak birinci kitabın sonunda da ucundan rastladığımız bir olay vardı bu yüzden ailesi artık okula dönmesine izin vermez. Okula geri dönmek için herşeyi göze alan Stevie gerekirse nefret ettiği Edward King le bile anlaşma yoluna gidecektir. Ama araştırmaları sonunda önüne çıkanlarla çok daja tehlikeli bir oyunun döndüğünü farkeder. Albert Ellingham’ın geride bıraktığı bilmece nin bir anlamı vardır ama ne? Stevie vakanın tahmin ettiğinden daha karmaşık ve korkutucu bir hal aldığını artık anlamıştır. Ama yinede parçaları birleştirerek peşinden gitmeye devam eder.
Şeytanın Ta Kendisi 2
Şeytanın Ta Kendisi 2Maureen Johnson · Ephesus Yayınları · 2023115 okunma
Kaan Boşnak
Bugünlerde sarhoşum böyle aklım havada Düşündüğüm net bi' şey yok öyle boş tenhada dolandım bütün gece bütün bi' ay bütün sene ne farkeder Üzülmüştüm üzmüştüm biraz üşümüştüm de Kendime bile uzaktaydım düştüm epeyce Belki öptüm belki sevdim belki senden bahsettim ne farkeder Bi' sabah uyandım yoktun arandım yoktun hala bulamıyorum Bugünüme vardım çoktan uyandım artık hiç istemiyorum
Bu açıdan bakınca, yağmurda hüzün gibi birşey galiba: İlk başta aman bana ilişmesin diye didinir sakınırsın, emniyetli ve kuru kalmak için elinden geleni yaparsın, ama baktın ki olmuyor, baktın ki yağıyor üzerine dört bir koldan, gark olursun ta dibine kadar ve bir kez bu kadar battın mı içine, ha bir damla eksik ha bir damla fazla ne farkeder. Yağmur da hüzün gibi bir şey, yakalandın mı bir kez, azı çoğu yok artık. Olsa olsa "kuru kalabilenler" ve "sağanaktan nasibini alanlar" var.
Gülmek ben haric herkese yakışıyordu sanki; bilmiyorum belki hepinizden nefret ediyorumdur. Ama yok yok icimde az bir kırıntı kalmisitir gülmek adina onuda calmayin diye yalnızlığı seçmiş olmam. Hem ne farkeder ki sizler sağdan yürürken ya da kalabalik görsem ya soldan yuruyorum ya da yolumu degistiriyorum. Akılsız basin cezasini ayaklar ceker sözünü kesin atalarimdan biri soylemis kendi kendine konusurken ve o kadar soyutlamiski kendini cevresinde kesin birisi duymus olmali fark etmeden icinden konusuyorum diye avazi ciktigi kadar bagirdigini...@re
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.