Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Peki, sen dürüst bir adamsın. Her ne kadar gün ışığı kadar güzel olsa da ya da tepeden tırnağa mücevherlerle kaplı olsa da ben kralın kızını umursamıyorum, onunla sen evlenmelisin.
Bir gün bana «Üçü sevmez misin?» diye sormuştu. «Üç yahu üç... Üç sevilmez mi hiç? Ne garip adamsın sen Selim, üçü sevmiyorsun? Hâlbuki ne güzel rakam...»
Reklam
"Güzellik, Aşkın hizmetçisidir."
Peki ya sen, son fani, şöhreti ne yapacaksın? Şöhret seni zehirler. Bana göre sen böyle bir herzeyle ihya olamayacak kadar sade, basit ve mantıklı bir adamsın. Umarım o dergilere tek bir satır bile satamazsın. Hizmet edilecek tek efendi güzelliktir. Güzelliğe hizmet et ve halkı boş ver gitsin! Başarı ha! Henley’nin ‘Hayalet’inden bile üstün olan Stevenson sonen değilse, ‘Aşk Döngüsü’ değilse, deniz şiirlerin değilse, başarı nedir ki? “Güzel başlık olmuş, değil mi? ‘Fani.’ Tek sözcük. Bunun sorumlusu da sensin, senin adamın o; hayat kazandıktan sonra hep ayakta duran inorganik, fanilerin sonuncusu, evrendeki küçücük yerini belli bir sıcaklık düzeyine borçlu olan yaratık, termometre adamı. Kafamın içinde öyle bir dönüp duruyordu ki yazıp ondan kurtulmam lazımdı.” ..kendi küçük hayatlarını dar kafalı küçük formüllere göre yaşayanları, bir araya toplaşmış sürüler dışında var olamayan varlıkları, yaşamlarını başkalarının düşüncelerine göre kalıplara sokanları, kölesi oldukları çocuksu kurallar nedeniyle gerçekten yaşamayı ve birey olmayı beceremeyenleri düşününce bir iki kez acı kahkahalara boğuldu.
Sayfa 332Kitabı okudu
Böyle yoğun isteklerin mantıkla, muhakemeyle hiçbir ilgisinin olmadı- ğını, kalp ve bedenin saf arzusundan kaynaklandığını o za- man daha iyi anlamıştı. Anthony'nin tatlı nefesini yanaklarında hisseden Roslynn, en sonunda çok da istekli olmadığı bu savaşı bıraktı. Yeniden onun kollarında olduğu anı düşleyerek geçen onca zamandan sonra, şu an
Sayfa 202
Oblomov içini çekti: — Ah! Bu hayat, dedi. — Nesi varmış bu hayatın? — İnsana rahat vermiyor. Başını derde sokuyor. Ne olur, şöyle bir yatıp uyuyabilsem... Hiç kalkmadan... — Yani ışıkları söndürüp karanlıkta oturmak istiyorsun! Güzel bir hayat doğrusu! Ah İlya, birazcık olsun kafanı yorup düşünemez misin? Hayat rüzgâr gibi gelip geçiyor, sen yatıp uyumaktan söz ediyorsun. Sönmeyen bir alev olmalısın. Ah! Keşke iki, üç yüz yıl yaşayabilsem! İnsan o zaman neler yapmazdı. — Sen başka türlüsün, Andrey; kanatların var senin, yaşamıyor, uçuyorsun. Yeteneğin, ihtirasın var. Baksana, şişman değilsin. Arpacık çıkarmıyorsun. Ensen kaşınmıyor... Başka bir adamsın vesselam. — Haydi canım, saçmalama. İnsan kendi hayatını düzenlemek, tabiatını değiştirmek için yaratılmıştır. Sen karnını şişirip şişirip sonra da kabahati tabiatta buluyorsun. Senin de kanatların vardı ama çıkardın. — Hani nerede bu kanatlar? Elimden hiçbir iş gelmiyor ki. — Gelmesini istemiyorsun da ondan. Elinden hiçbir iş gelmeyen insan yoktur. İnan ki yoktur. — Benim gelmiyor işte, ne yapayım? — Sana sorsalar ne bir dilekçe yazabilirsin, ne de kâhyaya bir mektup. Ama Olga'ya pekâlâ mektup yazdın değil mi? Hem de kusursuz cümlelerle. Kâğıdı, mürekkebi İngiliz mağazasından almış, mektubu düzgün, okunaklı bir yazıyla yazmışsın.
Sayfa 493Kitabı okudu
Reklam
" Sen her şeyi gösteriş olsun diye yapıyorsun. Bayram arifesindeki bir semaver gibi ruhunu temizledin. Şimdi de, ne güzel, pırıl pırıl parlıyor diyerek övünüyorsun. Oysa senin ruhun bakırdan. Sıkıcı bir adamsın !"
Sayfa 315 - Kapra YayıncılıkKitabı okudu
Enerjik vs Hımbıl
Oblomov içini çekti: — Ah! Bu hayat, dedi. — Nesi varmış bu hayatın? — İnsana rahat vermiyor. Başını derde sokuyor. Ne olur, şöyle bir yatıp uyuyabilsem... Hiç kalkmadan... — Yani ışıkları söndürüp karanlıkta oturmak istiyorsun! Güzel bir hayat doğrusu! Ah İlya, birazcık olsun kafanı yorup düşünemez misin? Hayat rüzgâr gibi gelip geçiyor, sen yatıp uyumaktan söz ediyorsun. Sönmeyen bir alev olmalısın. Ah! Keşke iki, üç yüz yıl yaşayabilsem! İnsan o zaman neler yapmazdı. — Sen başka türlüsün, Andrey; kanatların var senin, yaşamıyor, uçuyorsun. Yeteneğin, ihtirasın var. Baksana, şişman değilsin. Arpacık çıkarmıyorsun. Ensen kaşınmıyor... Başka bir adamsın vesselam.
_Hayat, sürprizlerle dolu bir kumardır ve hayatın ne olduğunu sadece kumarbazlar bilir. _Eğer cesur değilsen samimi olamazsın, sevemezsin, güvenemezsin, gerçeğin peşine düşemezsin. O yüzden önce cesaret gelir. Ve diğer her şey onu izler. _Risk al. Belirsizlik deme; merak de. Güvencesizlik deme; özgürlük de. Bu güvencesizlik, hayatın
Şamil, bölgeye ilk temsilcisini 1843 yılında göndermişti. 1850 yılında daha güçlü bir ismi, Naip Muhammed Emin'i görevlen­dirdi. Bu kurnaz adam, aşiretleri birbirine düşürdü. Korkunç bir şiddetle hükmeden Muhammed Emin, bir yandan düzeni sağla­ma kisvesi altında katliamlara girişiyor, diğer yandan aldığı rüş­vetlerle cebini dolduruyordu. En
Reklam
Hindistan'a giden yol
Çerkes aşiretlerinin 1850'lerde Londra'ya gönderdiği heyet, coşkuyla karşılandı. Rus zulmünden kurtulmak için destek talep ediyorlardı. Durumu merak eden Kraliçe, konu hakklnda bir rapor hazırlanmasını istedi. Huşt Hacı Hasan Hay­dar, Başbakan ve "siyasi çevrelerde söz sahibi olan bir dizi isim" tarafından kabul edildi. Hyde Park'ta kalabalık bir gruba hitap eden Huşt, ateş saçan gözleri ve muhteşem kıyafetiyle dinleyicile­ri büyüledi. Kraliyet ailesinde bir çocuğun (Prenses Beatrice ola­bilir?) dünyaya geldiğini öğrenen Huşt, kalabalığın üzerine koca bir kese altın saçtı. İnsanlar Yaşa Çerkesya! Sen ne iyi bir adamsın! diye bağırıyordu. Çerkeslerin güzel sözleri ve cömertliği bir yana İngilizler, Kafkasya'nın eninde sonunda Rusların kudreti karşı­sında ezileceğini görüyordu. Ve bu gerçekleştiğinde, Hindistan'a giden yol açılmış olacaktı. Bir şeyler yapılmalıydı...
Sen ne güzel bir adamsın.. :)
Şimdi çocuklar bilgisayarda veya cep telefonunda bir ta­kım kolaylık gibi görünen :) gülüyorum, :( üzgünüm, gibi işaretlerle olayı bir hayli çözüyorlar. Nasıl olmuşsa (!) bun­ları güzel bulmuşlar. Bir aşama sayılır, ama benim için yine de yetersiz. ":)" işaretini koydun mu gülüyorsun. Anladık da ... Gözlerinin içi de gülüyor mu? O meçhul...
Sayfa 78 - 1.Basım - Ağustos 2006
Ah Azizim sen ne güzel adamsın
Anlaşılmaz, arı soksun dilini, Söyler durur, kıra kıra belini... Başta külâh, saklıyorken kelini, Kel başına şimdi kavuk beğenmez!
170 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.