Odaya yaşı ve yüzü belirsiz bir adam girdi. Ne güzel, ne çirkin, ne büyük, ne küçük, ne sarışın, ne esmerdi bu adam.Tabiat ona ne iyi, ne kötü, göze çarpan hiçbir özellik vermemişti. Kimi ona İvan İvaniç derdi, kimi İvan Vasilyiç, kimi de İvan Mihayliç. Soyadı üzerinde de anlaşma yoktu: Bazıları için İvanov veya Andreyev, bazıları için de
“Biz dev bir ağacın, ufacık bir yaprağı üzerindeki küçük küçük kurtçuklarız Zorba. Bu küçücük yaprak bizim yeryuvarlağımızdır; ötekiler de gecenin içinde sallandıklarını gördüğün yıldızlar. Biz küçücük yaprağımızın üstünde sürünüyor ve onu hırsla araştırıyoruz. Kokluyoruz; bize güzel kokuyor ya da kötü kokuyor. Tadına bakıyoruz; yenilebilir buluyoruz. Vuruyoruz, sanki canlı bir şeymiş gibi çığlıklar atıyor. En korkusuz olan insanlar yaprağın ucuna kadar varıyorlar, bu uçtan gözlerimizle kulaklarımız açık olduğu halde kaosa eğiliyoruz. Ürperiyoruz. Altımızdaki korkunç uçurumu görüyor, dev ağacın öteki yapraklarının çıkardığı gürültüyü uzaktan uzağa duyuyor, özsuyun köklerinden yükselip kalbimizi kabarttığını kavrıyoruz. Böyle, uçuruma eğilmiş bir halde de, bütün bedenimiz ve bütün ruhumuzla, korkunun içimizi kapladığını anlıyoruz. O andan sonra artık şey başlar...” Durdum. Demek istiyordum ki: O andan sonra artık şiir başlar. Ama Zorba anlamayacaktı, sustum. O hırsla sordu: “Ne başlar? Neden sustun?” “...büyük tehlike başlar Zorba. Bazılarının başı dönüp sayıklar, bazıları korkup yüreklerini sağlamlaştıracak bir karşılık bulmak için çırpınır ve buna Tanrı derler. Bazıları da yaprağın kenarından uçuruma sakin sakin, korkusuzca şöyle der: ‘Hoşuma gidiyor!’”
Reklam
Hayat bir sevdadır… Onu yaşa! Hayat bir hediyedir… Onu al! Hayat bir bilmecedir… Onu çöz! Hayat bir fırsattır… Onu yakala! Hayat bir şarkıdır… Ona eşlik et! Hayat bir bahçedir… Onu der! Hayat bir iyiliktir… Ona karşılık ver! … Kendine bir iyilik yap.. Herkese Gülümse… Çünkü… Samimi bir sevginin yerini başka ne tutabilir bu hayatta… Birine karşılıksız iyilik etmenin hazzını başka hangi şey yaşatabilir insana… Hangi intikam daha güçlüdür kötülüğe iyilikle cevap vermekten… İnsan yaşadıkça zaten, vazgeçemeyiz ki sevmekten… Biliyorsun, küçücük bir tebessümle değişebilir bütün dünya bir anda… Biliyorsun, insanlığımız büyüdükçe büyür iyiliğin sıcacık kucağında… İyilik üzerine yazılar, hikâyeler, şiirler, öneriler, güzel sözler ve daha neler neler… Hadi, kendine bir iyilik yap. Herkese Gülümse…
Hepsini al, sevgilim, ne sevgi varsa bende, Çoktan senin olmayan ne sevgi sağlarsın ki? Gerçek der misin ona eline geçirsen de Sevdiklerimin hepsi sende değil mi sanki? Sevgilimi alırsan gerçek sevgi uğruna Ses çıkarmam onunla keyif sürdüğün için; Sevgilime sırt çevirip el uzatırsan ona, Kendini aldatırsan suçun büyüğü senin. Tatlı hırsız, yine de bağışlarım suçunu Sen varımı yoğumu aşırsan bile benden; Oysa daha acıdır, sevenler bilir bunu, Güzel sürtük, kötülük iyi görünür sende; Biz düşman olmayalım canevini söksen de...
“O kadar çok hümanist tanıdım ki! Radikal hümanist özellikle memurların dostudur. 'Solcu" hümanist diye adlandırılan da her şeyden fazla, insansal değerlerin korunmasını dert edinmiştir; hiçbir partiden değildir, çünkü insansal olana hıyanet etmek istemez, ama yine de küçük insanlara yakınlık duyar. O güzelim klasik kültürünü alçakgönüllülerin emrine verir. Hümanist, genel olarak, karısını kaybetmiş, gözleri yaşlı bir kimsedir; yıldönümlerinde ağlar durur. Kedileri, köpekleri ve bütün gelişmiş memeli hayvanları da sever. Komünist yazar, insanları ikinci beş yıllık plandan sonra sevmektedir; sevdiği için cezalandırmaktan kaçınmaz. Bütün güçlü kişiler gibi gösterişsizdir ve duygularını saklamasını bilir, ama bir bakış, ya da sesine verdiği bir anlamla, adaletle dolu acı sözlerinin ardında bulunan duyguları; insan kardeşleri için duyduğu o buruk ve tatlı duyguları hissettirir. Ortaya en son çıkmış olan en genç hümanist, yani katolik hümanist, insanlardan şaşkınlık ve hayranlıkla söz açar. "Bir Londra'lı liman işçisinin ya da ayakkabı fabrikasında çalışan kızın; bu küçük insanların hayatı ne güzel bir binbirgece masalıdır" der. O, meleklerin hümanizmini seçmiştir, onlar din ve ahlak bakımından yücelsin diye, güzel ve kasvetli uzun romanlar yazar. Bu romanlar sık sık Femina ödülünü kazanırlar.” (s.150-151)
Sayfa 150Kitabı okudu
"Üniversiteli delikanli kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı.Okul salonundaydı maç Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece.. O kadar yakındılar..Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa göruyordu takımda.. Hoşlandıgını, fena halde hoşlandıgını hissetti. Az sonra
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.