Ben yanmasam sen yanmasan biz yanmasak, nasıl çıkar karan- -lıklar aydın- -lığa..
Reklam
Koyun gibisin kardeşim, gocuklu celep kaldırınca sopasını sürüye katılıverirsin hemen ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye. Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani, hani şu derya içre olup deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf. Ve bu dünyada, bu zulüm senin sayende. Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak kabahat senin, —demeğe de dilim varmıyor ama— kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
"— Paydos..."— diyecek bize bir gün tabiat anamız,— "gülmek, ağlamak bitti çocuğum..." Ve tekrar uçsuz bucaksız başlayacak : görmeyen, konuşmayan, düşünmeyen hayat...
—Uyumak şimdi, uyanmak yüz yıl sonra, sevgilim… —Hayır, kendi asrım beni korkutmuyor ben kaçak değilim. Asrım sefil, asrım yüz kızartıcı, asrım cesur, büyük ve kahraman Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.
Çiçekli badem ağaçlarını unut. Değmez, bu bahiste geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
Reklam
Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
İnsanların başında kalpak, yüreklerinde keder, yüreklerinde müthiş bir ümit vardı. insanlar devrilmişti, kedersiz ve ümitsizdiler.
Ne güzel şey hatırlamak seni: ölüm ve zafer haberleri içinden hapiste ve yaşım kırkı geçmiş iken…
Sayfa 47
Reklam
Ateşi ve ihaneti gördük ve yanan gözlerimizle durduk bu dünyanın üzerinde.
Topraktan ateşten ve denizden doğanların en mükemmeli doğacak bizden… …ve insanlar ellerini korkmadan düşünmeden birbirlerinin ellerine bırakarak yıldızlara bakarak: – “Yaşamak ne güzel şey!” diyecekler...
Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler göreceğiz... Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar, ışıklı maviliklere süreceğiz...
artık şaşırtmıyor beni elimi sıkarken sapladığı bıçak.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.