Bu Konuyu Edebiyat Dışı Sanmayın Ha!
Şöyle yazıyordu: Orta Asya’da bir iç deniz vardı. Kuraklık oldu, iç deniz kurudu. Biz de Anadolu’ya göç ettik. Bu yalan ta 1970’lere kadar okutuldu tarih kitaplarında. 1970’de 35 milyondu Türkiye. Bir düşünün, kaç milyon öğrenciye bu yalan anlatıldı. Biz küçüktük. İnandık. Nasıl inanmazsın canım, devletin söylüyordu bunu. Devlet baba.
Eski yazarlar birbirlerine bağlıydı, bağlantılıydı. İroni katarcasına kalp kırmadan birbirlerini eleştiriyor ve bir araya gelebiliyorlardı mekanlarda. Günümüz de çok fazla imkan var ama yazar yok. Şuan imkan varken neden yazarlar bir araya gelerek; bir seminer, konferans , halk eğitim desdekli programlar yapmıyorlar? Neden üniversitesilere giderek bu geleneği onlara aşılamıyorlar hiç olmazsa edebiyat fakülteleri için bir ışık kaynağı olabilirler, yönlendirebilirler. Yapıyorlar diyeceksiniz biliyorum fakat ; Ankara, İzmir , İstanbul'dan oluşmuyor Türkiye. Diğer illerimiz? Türkiye kaynaklarımızdan ne kadar yararlanıyorlar? Tutturmuş gidiyorlar sadece sadece sadece imza...imza...imza günleri. Önce parayla reklam yaparak kendinize yazar lakabı takıyorsunuz sonra para kasmak için imza günleri. Tebrikler...
Reklam
sürü psikolojisi yüzünden “herkes yapıyor ben niye yapmıyorum” dedim ve işte karşınızda z e y n e p • adım zeynep (ikinci adımı kullanmam) ve bana dünyada görebileceğiniz en saçma takma isimleri bulurlar: zey, zeyn, zeyno, zenep, zen pırlanta (sonuncusu şaka değildi, lütfen adımla seslenin ya da zey deyin) • slytherin’im, (ravenclawla
Evet, Nisyan
ŞUBAT AYI HİKAYE ETKİNLİĞİ #104029280 Merhaba. Mahmut Hocanız bu konuşma için beni ilk davet ettiğinde acaba insanların benim için vakitlerinden ayıracağı kadar ne başardım diye çok sorguladım kendimi. Sürekli cevap aradığım sorulara bir yenisini eklediği için öğretmeninize teşekkür ederim. Bugün 27 Mayıs 2051
Vivre sa Vie
Tanrı’nın suskun göründüğü bir dünyada hissedilen yalnızlığın, çılgınlığın sınırlarına sürüklenmesi gibi onu alır götürür uzak diyarlara. Hayat durumlar toplamına ya da yan yanalığına dönüşmüştür. Bu, Kafka’nın gerçeklik karşısındaki yazar tavrını da az çok çağrıştırmaktadır. Bu durumlar içinde ilişkiler, sözcükler, davranışlar, jestler, hatta mimikler bile birer sembol, birer yüklü gösterge olup çıkarlar. Dürüstlüğün sözde kaldığı, dejenerasyonun her şeyi yuttuğu bir ortamda, durum anlatıları bizi komiğin de sınırında dolaştırır. Durum bir kapan olduğu ölçüde, yalın ironi ve saçmalık kol kola, durumun içinde tuhaf dansı yapıp dururlar. İlk bakışta bu “yalın” gerilim, gerçekten de bütün Godard karşıtlarının onun filmlerinde olduğunu söylediği zorlama, fazlasıyla ucuz bir gerilim olarak görülür. Ve eğer Nana’nın genelevde ne yapacağını kesin olarak bilmediğimizi varsayarsak, bu eleştiri karşı çıkılamaz olur. Godard, gerilimi kasten izleyiciyi yanıltma üzerine inşa ederek hile yapar. Burada bahsi geçen “gerilim” salt anlamda bir gerilim değildir. Daha çok kişinin ruhani dışavurumudur. Ancak bunun fazlasıyla yüzeysel bir okuma olduğunu akla getiren birçok nokta vardır: Anna gerçekten de genelevi düşünsel olarak sadece ziyaret etmeyi kafasına koymuştur, ama düşüncesini değiştirip, yatak odasının kapısının dışında bir an için tereddüte düşerek geri dönmeye karar verme olasılığı vardır. Ve bu düşünce değişimiyle sekans tamamen farklı bir görünüm kazanır.
(kilic's version)
birazcicik 🤏 uzun olmus olabilir (aynen biraz iletiye sigmadi yorumda devam ettim💀) ☆ ben elif ☆ ne zaman ve nasil ortaya cikti bilmesem de arkadaslarimin %90i bana kilic der, oyle ki birisi bana elif dediginde o kim esprisi yapariz (taa ortaokuldan beri boyle) ☆ ravenclaw (arkadasim hufflepuff oldugumu iddia ediyor) ve cabin 7 (apollon) ☆ proud
ZEYNEP

ZEYNEP

@zzynp_okuyanbiri
·
13 April 22:58
(zeynep’s version)
Gece gece durduk yere böyle bir istek geldi (eklemeler yaptım kısa oldu çünkü) ❀ben zeynep (𝑻𝒂𝒚𝒍𝒐𝒓’𝒔 𝑽𝒆𝒓𝒔𝒊𝒐𝒏) ❀ taylora bağımlıyım ha bu arada favori albümüm reputation ben daha çok bağıra bağıra şarkı söyleyen tıplerdenim ❀ Spotify ilacım ❀ tdknin içinden geçmem bilmediğim anlamına gelmiyor ❀ Harry potter serisini ne kadar sevsemde hala
Reklam
Eğlencede Son Nokta: Finnegan Uyanması
Liliyar
Liliyar
ile birlikte düşünüp başlattığımız #46060836 etkinliği vesilesiyle okuma sürecimiz boyunca bu muhteşem değişik ve özel kitaptan bir dolu alıntı paylaştık. Bu alıntıların altına yapılan yorumlarda hem kitabı okuyan bizler hem de kitabı okumayıp da yorum yazan arkadaşlarla bir dolu
Can Yücel
SAHTE CAN YÜCEL ŞİİRLERİ HAKKINDA !!! Kalibresi düşük şairlerin yazdığı şiirimsi manzumelerin çokça mal edildiği şairlerden biri de Can Yücel. Tam 31 sahte şiirin altında Can Yücel imzası var. Bu sahte şiirlerden biri de ders kitaplarına bile alındı geçen yıl. Prof. Dr. Semih Çelenk, sahte Can Yücel şiirlerinin listesini çıkarmış. Çelenk
Ezgi Akgül
Ezgi Akgül
EVLİLİKTE YAPILAN EN BÜYÜK HATA Kazak almak için bir mağazaya girmiştim sanırım kış aylarının başıydı. Ben bakarken yanıma bir kadın geldi o da bakmaya başladı. Onun arkasından da bir adam geldi kadını beklemeye başladı. Kadın döndü "şunu mu deneyim şunu mu" diye sordu. Adam hayatımda duyduğum en iğrenç kahkahayı patlatıp
Konu acı bir gerçeğe dayalı ağır ironi içermektedir.
Bir Türk vatandaşı olarak, Almanya Dışişleri Bakanlığı ile e-mail aracılığıyla iletişime geçmek düşüncesindeyim. Orada yaşayan Türkler ve yakınlarımız adına bizler de, Almanya'nın geleceği için aşırı tutucu, ilerici parti ya da olası partiler için gelecekte gerçekleşecek seçimlerde oy kullanma hakkı edinebilir miyiz (?) diye. Ben şahsen, orada yaşayan gurbetçilerimizin-yakınlarımızın güzellik, huzur ve refah içinde yaşamaları için en doğru tercihi yapabileceğimi ve buna, uzak akrabalar olarak bir hakkımız olduğunu düşünüyorum. Mesela ben, her ne kadar Müslüman değilseler de, birtakım parti üyelerinin ve seçmenlerinin de dindar olduğu düşüncesiyle Aufbruch deutscher Patrioten - Mitteldeutschland (Alman Vatanseverlerin Şafağı, AdP) desteklemek isterdim. Bu parti benim en favorilerimden olurdu ve onların ezici bir çoğunlukla kazanmalarını canı gönülden dilerdim. Vakti zamanında Alman vatandaşı olmadığım için bu mümkün değil, ama hayali bile güzel. Akrabalarımız asla bizim iyi olmamızı isteyerek sandığa gitmediler. Vatan millet meselesi düşüncesinde hiç olmadılar, olsalardı, zaten; 'Artık yeter' diyerek geri döner, çok severek tercih ettikleri bu düzen içinde yaşar ve ülkelerine hem maddi hem de iş gücü olarak katkı sağlarlardı. Hayır, aksine! Onlar bizleri, Türkiye'yi yılda en az bir kere ziyaret edebilecekleri, ziyaret zarfınca eşe dosta görgüsüzce hava atabilecekleri, alışverişleri esnasında 1x20 harcayabilecekleri bir tatil beldesi (arka bahçeleri) olarak gördüler ve bu duygular doğrultusunda sandığa giderek, geleceğimize ipotek koydular. Acı, ama gerçek...
251 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.