İyilik, iyidir. Goodness is good
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif… Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç… Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün
- "Beni en fazla tedirgin eden laflardan biri de şu: “Biz ne ara bu hâle geldik?” Bunu söyleyen bir rahatlıyor. “Bu hâl”e gelmiş olmanın mesuliyetini üstünden atıyor. Kötülüğe tepeden bakıp kınıyor. Kimse de ona demiyor: "Biz “bu hâl”e 3 gün, 5 günde gelmedik. 300, 500 yıllık bir mesele bu. Sen nasıl bir gafilsin ki, bundan haberin
Reklam
Koreli şairler Wang So-Koon'u, trajik ve romantik hikayelerinin niteliği açısından Lady Yang ile yan yana koyar. O, "şafak kadar güzel ve söğüt kadar zarif" olarak tanımlanır. İmparator Wunie'nin (M.Ö. 48-32) saltanatı sırasında, Türk Hyoong-no, barış vaatleri karşılığında güzel bir kadının hediye edilmesini talep etti. Zaten o kadar korkunç tahribatlara neden olmuştu ki İmparator boyun eğdi ve mahkeme kadınlarının portrelerinin çizilmesini emretti, böylece bir seçim yapabilirdi. Bir Bakan, Mo Yun-soo, kadınlardan para koparmak için fırsatı değerlendirdi ve kadınlar ona yüzlerinin güzel çizilmesi için zengin ödüller verdi. Wang So-Koon ödemeyi reddetti ve intikam olarak Mo, onun portresini kusurlar ve düzensizliklerle çizdirdi. Bu nedenle İmparator, gönderilecek kişi olarak onu seçti. Onun ne kadar güzel olduğunu gördüğünde, oynanan acımasız hileyi anladı ve öfke ve keder içinde kendini kaybetti, ancak sözünden dönemedi. So-Koon devesine binmek ve Türk ile çölde uzaklaşmak zorunda kaldı. Ancak çok uzağa gitmedi, çünkü Kara Ejderha Nehri'ne ulaştıklarında suya atladı ve kederine son verdi. Nehir kıyısındaki yüksek bir tümsek onun mezarını işaret eder. Bu, "Yeşil Mezar" olarak bilinir.
Hayat seçtiğimiz kadın
Harun Reşit savaşta esir aldığı düşman generale: “Hayatını bağışlarım ama bir şartım var” der. “Kadınlar hayatta en çok ne ister? Bu sorunun cevabını getir kurtar kelleni.” General, Kaf dağındaki bir cadının bu sorunun cevabını bildiğini öğrenir. Günlerce, gecelerce at koşturur, cadıyı bulur ve sorar: - Kadınlar hayatta en çok ne ister? Korkunç
İSLÂM DÜŞMANI KÂFİRE MUHABBET EDİLİR Mİ?
Bir Müslüman, İslâm düşmanı bir kâfire muhabbet besleyebilir mi? Mesela o kâfirin ben şu şu hususiyetlerini seviyorum deyip kendini müdafaa edebilir mi? Bu durum akl-ı selîm ile bağdaşır mı? Bir Müslüman'ın "Ebû Cehil'in şu şu yönü güzel o sebeple seviyorum" dediğini duyduğunuzda ne düşünürsünüz? Ne kadar saçma geliyor değil mi? Peki Ebû Cehil gibi hatta ondan daha ziyâde İslâm dinine zarar veren kâfirleri sevmek ne kadar mantıkîdir? Hadîste buyurulduğu üzere: اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ اَحَبَّ "Kişi sevdiğiyle beraberdir." (Buhârî, Edeb, 96; Müslîm, Birr, 165) Bu hadîs-i şerîf kulağımıza küpe olmalıdır. Kimlere muhabbet ettiğimize dikkat etmeliyiz. Âhirette kimlerle olmak istiyor isek dünyada da onları sevelim, onların yolundan gidelim.
Cemal Süreya bir kalpten soğumayı ne kadar güzel anlatmış: " Baktım sana kızgın değilim, kırgın değilim, dargın değilim. Kısaca ben artık sana ' hiçbir şey' değilim."
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.