Her Türk gencinin kesinlikle okuması gerektiği, okurken zaman zaman kıvançla dolarken, zaman zaman üzüldüğü gerçek bir tarih kitabıdır. Kitabın genelinde kokan Türkçülük; bana o güzel günlerdeki insanların mertliğini, dürüstlüğünü, gözüpekliğini, inandığı şey için ölüme gözünü kırpmadan gidişi, gerçek sevdayı, dosta inanmayı, düşmana direnmeyi-boyun eğmemeyi, her yaptığı işi Ülküsü için vatani için yapışı beni bu milletin bir Türk evladı olmaktan tekrar gurur duydurdu. Fakat aynı zamanda bu gerçekleri okuduktan sonra günümüzdeki yalancı, aşağılık, beş para etmez, hiç bir amacı-gayesi olmayan insanlarla yaşadığımızı tekrar bana hatırlattı yalnızlığımın sebebini tekrar görmesi sağladı. O mert günlerde; Gök Börü gibi gözümün görmediği için Tanrıya son bir savaş için gözlerimi açmasını yakarmayı, Kür Şad gibi Gök Türk sancağını yeniden dalgalandırmak için onca güçlüğe rağmen ayakta dimdik durmayı-yılmamayı, Kırk atlıyla koca çin sarayına saldırabilecek gözüpekliği, ölümü hiçe sayışı, Urungu ve Ay Hanım gibi hayatta göremeyeceğimiz kadar birbirlerini sevdikleri halde beklemeleri, andak ölümle kavuşmaları, bana yine keşke o günlerde yaşasaydım, onlardan birisi olabilseydim diye düşündürttü. Böyle mert böyle yiğit bir milletim, geçmişim, atalarım olduğu için gurur duyuyorum. Tanrı bizi, yani gerçek Türkleri böyle mert insanlarla yoldaş etsin. Tanrı Türkü Korusun!
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
'Ne mutlu Türküm demek zorundasınız. Bunu söylemeyen bizim düşmanımızdır' deniyor. Oysa bir Kürt, 'Ne mutlu Türküm diyene' demek için hiçbir sebep görmüyor.
Dağda üç beş domuz sürüsü,
Tutturmuş bir kürdistan türküsü.
Eline almış bayrak diye masa örtüsü.
Satsan beş para etmez ne dirisi ne ölüsü.
Soyu soysuz olan sensin.
Toprak senin neyine...
İte itlik yapıp kafa tutma beyine.
Anlasana dediğimi,
sokaktaki köpek ağlar haline.
Duy olan duy soysuz,
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
🇹🇷🐺
Temennim odur ki, "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözü ile "Beni sıradan bir azınlık mensubu olmaktan, Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığına ve en önemlisi TÜRKLÜGE "Yücelten" bu Büyük İnsana karşı küçücük de olsa bir vefa borcu, o muhteşem ziyafete bir tutam tuz da olsa katkıda bulunabilmiş olayım.
Büyükada’da bir ilkokulun duvarında iki satır yazı gördüm. “Türk demek Türkçe demektir, ne mutlu Türk’üm diyene” … Meğerse o iki cümleymiş, bir cümle değil. Bir cümleye indirmişler!…