“Türkü söyledikçe yeşeriyorum, çiçekleniyorum,”
Tam adı Mehmet Ruhi Su olan halk müziği sanatçısı, besteci ve şair, 1912 yılında Van'da doğdu.
Babasını I. Emperyalist Paylaşım Savaşı sırasında, annesini de bundan kısa süre sonra kaybetti.
Kendi anlatımıyla “I. Emperyalist Paylaşım Savaşı ’nın ortada bıraktığı çocuklardan biriydi”.
Dünya görüşleri yüzünden yaşamının hemen her döneminde
#okudumbitti #kitapyorumu
Herkese merhaba,farkındalık yaratacak bir yorum ile geldim.
Problemlerinizi nasıl çözersiniz?
Aşka bakış açınız nasıl?
Dostlarım deyince aklınıza ne geliyor?
Hiç hayâl kırıklığı yaşadınız mı?
Çocukluk sizin için nedir?
Okul zamanınız nasıldı?
Ölüm size neyi ifade ediyor?
Nasıl bir ebeveyn siniz?
Güven duygusunu nasıl anlarsınız?
Geçmişe özlemi hissedecek misiniz?
Ve bunun gibi daha fazla konuyu bu kitapta bulabilirsiniz.Ben okurken kendimden çok şey buldum.Kendimi sorguladım."Bende mi böyleyim?Evet böyle düşünüyorum."dediğim çok yer oldu.Aslında deneme türü kitaplarını okuyamıyorum.Romancıyım desem daha doğru olur.Ama bu demek değildir ki okumayacağım.Okudum ve ziyadesiyle memnun kaldım.Çocukluktan tutun,iş hayatına kadar,ölümden tutun,özleme kadar olan konular artısıyla,eksisiyle çok güzel anlatılmıştı.Bilhassa özlem duygusu geçmişe özlem.Kim geçmişi özlemez ki.O saf temiz çocukluk yılları.Bu tür sevenlere tavsiyemdir. Okuyun,kendinizden parçalar bulacaksınız.
''Kimsesizler mezarlığına gömdüm imgelerimi.''
Merhabalaaaar!
Vüs'at O. Bener'in 2021 yılında yayımlanan "Kapan" adlı hikaye kitabı, Türk edebiyatının son dönemdeki en etkileyici eserlerinden biri olarak kabul edilir. Kitap, 12 hikâyeden oluşmakta ve Bener'in usta kaleminden çıkan birbirinden güzel öyküleri barındırmaktadır.
"Kapan"ı okurken, Bener'in
Etrafındaki insanlar gerçekte ne kadar iyi tanıyorsun? Peki ya karını?
Kitap bu sorularla başlayıp devam ediyor ve okuduğum her sayfayla seni esir alıyor.
Glen eşi Sheila'nın bir araba kazasında ölmesiyle sarsılır. Karısının aslında alkol bağımlısı olduğunu da bu kaza sonrasında öğrenir. Kaza yüzünden kendisini suçlayan Glen bir kaç hafta
Zebercet'in askerden gelmesiyle başlayan bir romandır. Kitabı okumaya başladığımda Yusuf Atılgan' in diğer eseri olan "Aylak Adam" ı aradım diyebilirim. Beklemediğim bir tarzı vardı, benim için. Bastırılmış cinselliğini dışarı vurmakta zorlanıyordu. Otelde durmadan bir kapının önünde duruyor, bazen o odanın içine giriyordu. Gecikmeli Ankara treniyle gelen kadının odasında. Onu hayallerinde var etmeye çalışıyordu. İlerleyen sayfalarda birini beklediği ve beklediği kişinin gelmemesi ile çöküş başlıyor. Bir ara ona rastlıyor ama o gelmiyor. O ikisinin karşılaşmasında o konuşma bana diğer romanını anımsattı. Hayattan artık hiçbir şekilde tat almıyor. Her şeyden elini ayağını çekiyor. "Ne ölüyüm, ne sağım" son sayfalara doğru bu sözü çokça duymaya başlıyoruz. Bu duyguları o kadar güzel bir şekilde hissettiriyor ki kitap bitince derin bir nefes alma hissiyatı doğuyor. Kitap kaçınılmaz bir sonla bitiyor. Bence hikayenin kilit ismi "Faruk". Onun isminin geçtiği her cümlede onu yaşatmak için bir savaş verilmiş. Sanki o ailenin kaderi gibiydi. Kitabın bir sayfasında şu tarz da bir yazı vardı "Değişmez tek kesin bir şey vardı: ölüm".
Günaydın/ Rojbaş Cumartesi Anneleri
Bu bir İnceleme Değil!
YAZIŞMALI SÖYLEŞİ
Soru — İdam istemiyle yargılanan bir yurttaşsınız. Şiir dalının birinciliğini kazanmak sizde nasıl bir duygu, ne gibi düşünceler yaratıyor?
Yanıt — ödülü düşlemek, onu almaktan daha mı güzeldi diye sorduğum oldu kendi kendime. Bu soru, ödülün ilk şaşkın sevinci durulmaya başlarken ağırlığını duyurdu.
