Arada sırada gece yıldızlara baktığımızda dikkatimiz daha büyük sorulara döner. Evren nedir ve nasıl oluyor da onun parçasıyız? Geçmiş bize ne verdi ve bugün hayatlarımızda nasıl bir rol oynamalı?
Duygular insanın içinde kendiliğinden varolmaz. Onları Yaratıcı yaratır.
"Kedi aç galiba, miyavlıyor, dedim ve besledim." "Hayır Kırmızı. "Kedi aç demek bir düşüncedir. Benim sor- duğum senin içinde oluşan şey..." "Hımm, kedinin acıklı sesini duyunca içim buruldu. Evet, acıma diyebilirim. Evet, evet acıma hissi ona karşı hissettiğim buydu. "Hadi şimdi bunu da käğıda
Sayfa 298Kitabı okudu
Reklam
Vasat hayatlarımız var bizim de. Şık profil fotolarımızın altına gizlediğimiz vasat kimliklerimiz, vasat arkadaşlıklarımız, vasat sohbetlerimiz var. İtimadımız kendimize. Her sohbetin sonu aynı cümleyle ''Haftaya bir görüşsek ya, tamam anlaştık, haftaya haberleşiyoruz'' Yalan. O hafta gelmiyor. Gelmeyecek de. Vasat oyuncularız. Arka direğe astığımız top ağlarla buluşacak sanıyoruz. Buluşmayacak. Beklediğimiz pas gelmeyecek. Vasat maçlar seyredip vasat yorumcuların vasat buldukları futbolcuları konuşuyoruz. Ha diyeceksin sonunda ne oluyor? Ne olacak, top dönüyor, yine Almanlar kazanıyor.
Yakup Kadri (Karaosmanoğlu) Çanakkale Savaşı sonrasında İstanbul'da yaşananları ise şöyle anlatıyordu: "Fakat ne yazık ki, İstanbul'un fethinden ve Viyana Muharebesi'nden beri Osmanlı saltanatının bütün harp tarihinin, belki bu kadar önemlisini kaydetmediği bir askeri başarıyı bize izah edecek tek bir söz söylenmiyor, tek bir
Sayfa 77 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okudu
Zenginliğin kaynağı ne olursa olsun, ister Batıda Asya ve Afrika'nın yağmalanması ile ortaya çıkan sanayileşme, isterse Doğu'da petrolden sağlanan gelir, harcamayı mutluluk kabul eden insanların geliştirdiği kullan-at, ya da belirli bir zaman sonra yenile kültürünü güçlendiriyor ve bu her alana egemen oluyor. Bir zaman sonra zengini, tüketim ve gösterişi tek amaç kültürün değerleri kuşatıyor. Öyle bir kuşatılma ki, bize yalnızca tek kapı bırakılıyor, o da isteseniz de istemeseniz de bu akıntıya kapılmak. Söz konusu "akıntı toplumu"nun dışına çıkmaya kalkarsanız, önünüze çocuklarınızın eğitiminden, mesken sağlamaya ve ev döşemeye kadar öyle engeller çıkar ki, kendinizi akıntıya bırakmatan başka çare bulamazsınız.
51. Eyalet ve Gerçekler (uzun ama buna değer)
Jeffrey'ye bakıp yeniden oturmasını işaret etti. Kendisi de yerine geçti. Profesör, Amerika sizce de bir şekilde yolunu kaybetmedi mi? Atalarımızın dağlara taşlara kazıdığı idealler yozlaştırılmadı mı? Unutturulmadı mı? Değersizleştirilmedi mi?" Jeffrey başıyla onayladı. "Bu görüşte olanların sayısı her geçen gün
Reklam
Zerdüşt delikanlının yaslandığı ağacı tuttu ve şunları söyledi: "Bu ağacı ellerinle sallamak isteseydim, gücüm yetmezdi buna. Oysa gözümüzle göremediğimiz rüzgar ona istediği gibi eziyet ediyor, onu eğip büküyor. Görünmez ellerdir bize en kötü eziyetleri çektirenler, bizi eğip bükenler. " Bunun üzerine delikanlı şaşkınlık içinde ayağa
severmişim meğer
Yıl 62 Mart 28 Prag-Berlin treninde pencerenin yanındayım akşam oluyor dumanlı ıslak ovaya akşamın yorgun bir kuş gibi inişini severmişim meğer akşamın inişini yorgun kuşun inişine benzetmeyi sevmedim toprağı severmişim meğer toprağı sevdim diyebilir mi onu bir kez olsun sürmeyen ben sürmedim Platonik biricik sevdam da buymuş meğer meğer ırmağı
Allah'ım ümmetin vahdetini nasip eyle.
Filistin'in kantonlara bölünmesi ise dünyanın şahit olduğu bölünme hâllerinin en şiddetlisidir. Kutsallığına rağmen Filistin'in işgal edilmesi ve Yahudilere teslimi ise ümmetin yaşadığı en büyük yenilgidir. Askerî işgaller döneminin geri dönmesi ile ABD, Afganistan ve Irak'ı işgal etti, şimdi ise Suriye'yi işgal ediyor. Hindistan, Keşmir'i işgal edip kendisine ilhak ederken, Nepal ve Myanmar'ıda işgal etti. Halbuki Müslümanların Allah Azze ve Celle'nin emrettiği gibi, kadınları, çocukları ve takatsiz hâlde bulunan yaşlıları kurtarmaları gerekirdi. Oysaki Müslümanlar, onların karşılaşmakta oldukları zulme çare olmaktan aciz kaldılar. Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: "Size ne oluyor da Allah yolunda ve 'Ey Rabbimiz! Bizleri halkı zalim olan şu memleketten çıkar, katından bize bir dost ver, bize katından bir yardımcı ver.' diye yalvarıp duran zayıf ve zavallı erkekler, kadınlar ve çocukların uğrunda savaşa çıkmıyorsunuz?" [Nisa Suresi 75]
Bir Hak dostuna " Bize ne oluyor da ölümden hoşlanmıyoruz?" diye sorarlar. O ,şöyle cevap verir:"Nefsani arzularınıza aldandınız, dünyayı mamur edip ahireti harap ettiniz. Bu sebeple mamur bir yerden harabe bir yere geçmek hoşunuza gitmiyor."
Reklam
Türk Ortodoks Kilisesinde Türkçe İbadetin Başlaması
Papa Eftim bu konu ile ilgili şunları söyler: "Müslüman Türkler nasıl kendi ibadetlerini kendi dilleriyle yapıyorlarsa Ortodoks Türklerin de kendi ibadetlerini kendi öz dilleri ile yapmalarından tabii ne olabilir? Bunun için bir encümen toplandı, Ortodoksluk dinine ait bütün dualar Türkçeye tercüme ediliyor. Kendi dilimizle ibadet etmemiz, dua okumamız, daha müessir, daha tabii, daha iyi oluyor. Biz meselede Müslüman kardeşlerimizden daha ileriye gittiğimizi zannediyoruz. Çünkü camilerde yalnız ile kamet Türkçedir. Biz ise bütün ibadetimizi Türkçe yapıyoruz ve yapacağız. Diğer Ortodoks kiliselerinin de bize ayak uyduracaklarını zannediyoruz. Türk Ortodoksları bu inkılapta da Büyük Gazi'nin izinde yürüyeceklerdir. Cumhuriyet hükümetinin bu isabetli ve şuurlu işlerdeki her türlü karar ve hareketlerini benimseyeceğiz. Mesaimiz devam ediyor. Yakında Ortodoksluk mezhebinin bütün dualarını bir kitap halinde Türkçe neşrederek bütün Türk Ortodoksluğu aleminde temime çalışacağız."
Kış aylarında birden hastalandı Mustafa Hoca. Karlı bir günde, karısının ısrarlarına rağmen derse gitmiş ve vasıta bulamadığı için okula kadar yürümek zorunda kalmıştı. Onu yollamak istemeyen Jale Hanım'a, "Bu iş şakaya gelmez, demişti, "Bir mühendisi iyi yetiştirmezsek, sonra felâketlerle karşılaşırız; yapılar çöker, şakası yok
Sayfa 237Kitabı okudu
Soru:
Kader meselesinde duaların yeri nedir? Dualarımız kaderimizi değiştirmiş mi oluyor? Sadaka belayı defeder mi? Yani amellerimiz, isteklerimiz kaderlerimizi değiştirir mi? Cevap: Değiştirmez. Kaderimiz bellidir. Muallak olan kısmı bizim irådemizi ne yönde kullanacağımıza bağlı olarak tahakkuk ediyor. Cenâb-ı Hakk bunu biliyor mu? Tabii ki biliyor. O bize göre muallak, Cenâb-ı Hakk onun nasıl tahakkuk edeceğini biliyor, biz bilmiyoruz. Bizim tercihimiz hangi yönde olursa Cenâb-ı Hakk onu o şekilde yaratıyor ama bizim tercihimizin hangi yönde olacağını da biliyor. Meşhur bir misaldir: Yahudi'nin biri Hz. Ali (r.a)'a gelmiş, elinde bir lokma var. Demiş ki, "Bu benim nasibim mi, değil mi?" Hz. Ali (r.a), nasibin dese adam yere atacak yemeyecek. Nasibin değil dese ağzına atıp yiyecek. Hz. Ali (r.a) ona "Yersen nasibin, yemezsen değil" diye cevap vermiş. Dilimizde bir söz var: "Yersen yoğurt, içersen ayran". Dolayısıyla muallak kısmını, Cenâb-ı Hakk tercihlerimize bırakmış ama tercihlerimizi hangi yönde kullanacağımızı biliyor. Dolayısıyla bu muallaklık bize göredir, Cenâb-ı Hakk'a göre değildir. O, neyin nasıl olacağını biliyor.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.