Hasta adayı...
Tıp profesörü yıllarca öğrencilerine şu dersi verirdi: "-Karşınıza gelen biri, şikayeti ne olursa olsun, siz ona hastalığını söyleyinceye kadar henüz hasta değildir. Sadece bir "hasta adayıdır". Bu sebeble dikkatli olun, "hasta adaylarını" gerçek hastalar yapmayın."
Tıp profesörü yıllarca öğrencilerine şu dersi verirdi: Karşınıza gelen biri, şikayeti ne olursa olsun, siz ona hastalığını söyleyinceye kadar henüz hasta değildir. Sadece bir “hasta adayıdır”. Bu sebeble dikkatli olun, “hasta adaylarını” gerçek hastalar yapmayın.
Sayfa 99
Reklam
Tıp profesörü yıllarca öğrencilerine şu dersi verirdi: Karşınıza gelen biri, şikayeti ne olursa olsun, siz ona hastalığını söyleyinceye kadar henüz hasta değildir. Sadece bir “hasta adayıdır”. Bu sebeble dikkatli olun, “hasta adaylarını” gerçek hastalar yapmayın.
Akşam Hasan, İbni Tahir'i yanına çağırdı. "İmanın sağlam mı artık?" "Evet , Seyduna ." "İstediğim vakit cennet kapılarını açabileceğime inanıyor musun?" "Evet , Seyduna ." Odada yalnızdılar . Hasan, İbni Tahir'i tepeden tırnağa süzdü. Onu bahçelere gönderdiğinden bu yana ne tür değişiklikler olmiştu ? Biraz zayıflamış , yanakları solmuş , avurtları çökmüş . Gözleri kederle parıldıyor. Mekanizması korkutucu bir güvenirlilikle işliyordu. " Ebedi mutluluğu hak etmek ister misin ?" İbni Tahir titredi , Hasan'a yalvaran bakışlarla bakıyordu . "Ah... Seyduna !" Hasan başını eğdi . Bir anlığına içinde derin bir sızı hissetti. Öteden beri fedaileri işte bu sebeble yakından tanımak istememişti. " Cennet kapılarını sana boş yere açmadım . Güçlü bir imana sahip olmanı arzu ettim. Vazifelerini başarıyla yerine getirdiğinde seni bekleyen mükâfatları gör istedim. El -Gâzali 'nin kim olduğunu bilir misin ?" "Sufi'yi kastediyorsun değil mi , Seyduna ?" " Evet , Tehafütü'l Felasife adlı eserinde öğretimize en sert biçimde saldıran adam . Bir yıl kadar önce Başvezir onu Bağdat'taki bir medresenin müderrisliğine atadı. Vazifen gidip onun talebesi olmak.Ey ,Oğul ! Çok kalın değil . Sen zeki bir gençsin. Bir gecede okuyup özümsersin bunu. Yarın seni bekleyeceğim . Artık doğrudan benim emrimdesin .
Sayfa 369 - Koridor YayıncılıkKitabı okudu
Ne sebeble olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.
Sayfa 19 - İthakiKitabı okudu
emr alemi...
-EMR ALEMİ, Allah tarafından hiçbir mertebe ve tavrın vasıtası olmaksızın, ancak "kün-ol emri" ile meydana gelen her bir şeydir. EMR ALEMİ, Mutlak Vücud'a izafetle ikinci sebeptir. HALK ALEMİ'ne nispetle, birinci sebeb. Tahkik ehli, HALK ALEMİ ile "kün" emri olmaksızın, EMR ALEMİ'nden meydana gelen her bir vücudu kastederler. Bütün yaratıklar, ruh ve nefsin neticesi oldu. Zira allah, RUH'u hiçbir sebeble değil, ancak Zatı'nın Zatıyetiyle izhar etti; RUH'un EMR ile işaret olunması bundandır. Gayrınıda ruh ile izhar etti ki, HALK da bundan ibarettir... HALK ALEMİ, sanki EMR ALEMİ'nde vücud bulanın zuhur imkanı sıkıntısını gösteren bir kuvvetin neticesi olarak vücud bulan...
Sayfa 18 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
148 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.