·
Puan vermedi
Varislerin Oyunu
Merhabaaa Spoiler var Adora yağmurun ilk kitabı olmasıyla beraberinde çok güzel şeyler de getiren varislerin oyunu kitabı yorumunu yapacağım o yüzden hazır olun şimdi öncelikle yazarın ilk kitabı diye ne bileyim şöyle hatalar vardı böyle hatalar vardı demeyeceğim çünkü o kadar da hataya rastlamadım edebi bir şey içirmiyor ama genel olarak zaten
Vârislerin Oyunu
Vârislerin OyunuAdora Yağmur · İndigo Kitap · 20231,032 okunma
22.04.24 M'
Her şeyi düzeltmeye kalkışmanın yok ettiği.. Ne kadar açık değil mi, daha açığı var mı?..
Reklam
BU GÜN 23 NİSANMI?
Bu gün 23 Nisan! Neşe dolamıyor maalesef insan! "Küçük hanımlar, küçük beyler... Sizler hepiniz, geleceğin bir gülü, yıldızı, bir bahtın aydınlığısınız. Memleketi asıl aydınlığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, kıymetli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız." 23 Nisan, Türkiye milli tarihinin başlangıcı ve yeni bir
Sonra mechul bir düşmanıyla kavga ediyormuş gibi hırçın bir sesle devam etti: “Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar nefret ediyorum biliyor musunuz? Sırf böyle en tabii hakklarıymış gibi insanlardan bir çok şeyler istedikleri için… Beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil… Erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hülasa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki… Kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım. Her hangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kafidir. Kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı bir av olarak düşünmekten asla vazgeçmiyorlar. Bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek… Biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey vermeyiz… Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum. Anlıyor musunuz? Sizinle bunun için dost ola bileceğimizi zannediyorum. Çünkü halinizde o manasız kendine güvenme yok… Fakat bilmem… Ne kuzuların ağzından vahşi kurt dişlerinin sırıttığını gördüm…”
İnsanlar nasıl olur da aşk için böylesine iftiralar, kara çalmalar ve yalan yanlış şeyler uydurabiliyor, onu bir ayıp, bir suç ve bir eksiklik olarak tarif edebiliyorlar? Ne kadar iğrenç sözler ne kadar münasebetsiz ifadeler kullanıyorlar! Ya da buz gibi tıbbi ve fizyolojik terimlerle geçiştiriyorlar! Aşkın bunlara benzeyen bir yanı var mı hiç? Elbette yok! Aşkın şu kaval sesinden farkı ne?
Bu dünyada ne kötü insanlar var! İnsanın inancını yok ediyorlar.
Reklam
Necip Fazıl Kısakürek
(...) Ne yalanlarda var, ne hakikatta, Gözümü yumdukça gördüğüm nakış. Boşuna gezmişim, yok tabiatta, İçimdeki kadar iniş ve çıkış.
Sayfa 19 - Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
128 syf.
·
Puan vermedi
·
15 saatte okudu
"Doğmuş olduğum için beni affedin." -Osamu Dazai Kitaptaki esas düşünceye inmeden önce bunun bir biyografı kitabı olduğunu bilmemiz ve böyle bir tavırla ele almamız kitabın anlaşılması bakımından önemlidir. Dazai intiharından önce "intihar mektubu" niteliğinde olan son eseri insanlığımı yitirirken, birey ve toplum arasında
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 202333,1bin okunma
Hayır, o kokuşmuş, hak - hukuk tanımayan adamların bu dünyada benimsediğim, içinde rahat ettiğim tek yeri bana sattırmalarına içerlemiyor değilim, ne var ki artık başka yerler bulduğuma, oralara da alıştığıma göre, bu öfkenin pek bir anlamı yok.
Sayfa 121 - Can Yayınları
Makarna ve Patates Kızartması
Çocukluğumda en sevdiğim yemek makarna ve patates kızartması tabakta azalmış iken hemen önümüzden alınır babamızın önüne konur Yeter artık onu da baban yesin denirdi, büyüdüm iki tane çocuğum oldu çocuklarım makarna ve patates kızartması sofrada var iken azaldığında eşim onları önümden alır Yeter artık onları da çocuklar yesin derdi şimdi bunu düşündüğümde her ne kadar kilo vermeme diyet yapmama rağmen oturup hıçkıra hıçkıra ağlayasım geliyor. Şu an patates kızartması ve makarnanın benim için herhangi bir değeri yok... Onları zamanında benim önümden alan insanların da benim için artık hiçbir değeri yok...
Reklam
"Ağbi o kadar topları tüfekleri var adamların hala satırla falan ne uğraşıyorlar, anlamadım ki," diyor Onur. "Kesici alet kul­lanmalarının birkaç sebebi var," diye açıklamaya girişiyor Umut. "Öncelikle herhangi bir suçta kullanılıp kullanılmadığının tespi­ti zor. Tabanca gibi balistiği falan yok. Sonra meşhur 6136 sayılı ateşli silahlar kanunu var, bu ona girmiyor, oradan da yırtıyorsun. Özellikle Batman'da yaygın biçimde satır kullanıyorlar."
Anlatırken hiçbir ayrıntıyı kaçırmamak gibi bir amacım yok. Zihnimi uzun süre yoramıyorum zaten. Bazen de olaylar birbirinin içine geçiyor. Öyle şeyler de var ki zihnimde, bunları sahiden yaşadım mı yoksa benim kurguladığım şeyler mi ayırt edemiyorum. Çok tanıdık, bir o kadar da bulanık olaylar. Bazı yüzler var aklımdan silemediğim. Bu insanlar sahiden hayatıma girdi mi, yoksa bir gazeteden, dergiden, televizyondan zihnimde takılı kalan fotoğraflardan mı hatırlıyorum bundan da emin değilim. Zihni bu kadar karışık bir adamın söylediklerini dinlemek bize ne kazandırır diyeceksiniz. Bu da başka bir eğlence değil midir?
Onu sekiz geçtiğinde
Pardon saat kaç diye sordum yanımda otobüs bekleyen kadına. Onu on geçiyor dedi. Teşekkürler dedim.  Arkamı dönüp omzuma çapraz olarak taktığım çantamdan telefonumu çıkarıp çaktırmadan saate baktım. Hayır onu on geçmiyordu. Onu sekiz geçiyordu. On demek sekiz demekten daha mı kolaydı? Neden hep sayıları yuvarlayarak söyleriz ki? Altı geçseydi beş
Resim