Savaşlarımı tek başıma verdiğim, kendimi yapayalnız hissettiğim ve acı çektiğim zamanlarda tanıdım uzakların yakınlığını ve yakınlarımın bana uzaklığını. İşte o zamanlarda öğrendim, insanın yaslanması gereken kişinin önce kendisi olduğunu. Geriye ne kaldı derseniz, büyük yorgunluklar, affı mümkün olmayan kırgınlıklar ve “keşke hiç tanımasaydım” diye geçmişin tozlu raflarına bıraktığım insanlar kaldı. Şimdilerde geriye dönüp her baktığımda, hiç kimseye muhtaç olmamanın ve tek başıma ayakta durmanın huzurunu yaşıyorum. İnsanları tanımak için, önce onları zamana bırakmak gerekiyormuş. Bu gerçeği de, yeni yeni anlıyorum. Evet, adım çoğu zaman geçimsize, tavırlarım ise çekilmeze çıkıyor. Ama hiç kimse, bu hale nasıl geldiğimi, neden böyle davrandığımı anlamıyor. Herkes son sahneye bakıyor. Ne yaparsın ki hayat böyle. Hayaller ayrı, gerçekler ise ayrı dünyalarda yaşıyor. Adına olgunluk diyor, adına yalnızlık, yaşanmışlık diyor ve her şeye zamanla alışıyor.
4 gündür bitmek bilmeyen hastalıkla uğraşıyorum artık adını ne koyduklaru bir salgın ise bilemem. 4 günün yarısı zaten nöbetle geçtiği için dinlenme desen o da yok haydi neyse acile gidip sürünmekten iki beş para etmez doktorun rapor için egosunu çekmektense çalışırım diyorsun( Biz hastayız çalışıyoruz siz de çalışın cevabını alıp sinirden
Reklam
Çocukluk: Sıkıntılar İçinde Bir Memur Ailesi Bizim yaşlarımızda, çocuk yaşta, en çok giyilen şey, cızlavet lastikler vardı. Başka türlü ayakkabı falan alamazdık. Ama amcam bize zaman zaman bayramda ayakkabı alırdı. Doktor amcam... Zaten elini öperdik amcamın bayramlarda. 5 lira, 2,5 lira falan para verirdi. Onları da getirir koşa koşa annemize
eyvallah..
Böyle sürüp gidecek değildi elbet. İşte şimdi bunu öğrendin. Alışacaksın. Doğru, çok canın yandı, ama ne yaparsın, hayat bu işte! …
Sayfa 36 - Ötüken Neşriyat- 43. BasımKitabı okudu
Böyle sürüp gidecek değil elbet...
Doğru, canın çok yandı, ama ne yaparsın, hayat bu işte! Merak etme, her şey yoluna girecek, iyi günler göreceksin.
Sayfa 37 - Ötüken YayınlarıKitabı okudu
Dün intikam ya da kurtuluş istiyordun, onun telefon etmesini, sana acilen ihtiyacı olmasını ya da hapse atılıp idam edilmesini istiyordun. Biliyor musun böyle hissettiğin müddetçe diğer uzaklarda bir yerde sevinmeye devam edebilir. Çünkü hala senin üzerinde iktidarı vardır. İntikam çığlıkları attığın müddetçe o da ellerini ovuşturacaktır , çünkü intikam arzusu aynı zamanda Özlem ve bağlılık anlamına gelir. Sonra o gün gelir: uyanırsın, gözlerini oluşturursun, esnersin ve birden artık hiçbirlerimi istemediğini fark edersin. Onunla sokaklara karşılaşsan bile senin için fark etmez. Telefon ederse gerektiği gibi konuşursun. Seni görmek isterse ve bu buluşma kaçınılmazsa hay hay neden olmasın … ve biliyor musun, bütün bunları içinden gelen bir rahatlık ve dürüstlükle yaparsın. Kasılma, acı, kendini kaybetme, hiçbiri yoktur. Bu basıl olmuştur? Anlayamazsın. Artık intikam almak da istemiyorsundur, hayır; ve işte o zaman, hakiki intikamın bu olduğunu fark edersin, tek intikam, tek kusursuz intikam budur, artık ondan hiçbir şey istememek, ona ne iyilik ne kötülük dilemektir, çünkü o zaman seni yaralayamaz.
Sayfa 100 - YkyKitabı okuyor
Reklam
103 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.