Sıradan bir gün telefonunuz çalıyor ve anne babanızın bir kazada öldükleri haberi veriliyor. Ne yaparsınız? Gözünüz kararır ve her şey bir anda tepetaklak olur değil mi? Dünyanız başınıza yıkılır. Peki bir şansınız olsaydı eğer zamanı tersine çevirmeyi ve her şeyin yine eskisi gibi olmasını ister miydiniz? Anne babanızın dirilmesini,
Kaç hayat tanırsın bir kitapta?
Kaç yolculuğa çıkarsın?
Ve kaçından sağ çıkabilirsin bu yolculukların?
Yaralar vardır, kabuk bağlar. Kurcalamadığın zaman kanamaz. Ama bir gün bir bakmışsın, deşilmiş yaran. Hiç olmadığı gibi, hiç olmayacak bir zaman.
"Sana hangi derdimle ağlayayım bilmem ki," diyordu
Anadolu Öğretmen Lisesi mezunuyum. ÖSS adlı sınavda puanım yüksek gelmeseydi, büyük ihtimalle de öğretmen olacaktım. Aslında karakterime ve hayata bakış tarzıma oldukça uygun bir meslekti öğretmenlik. Her şeyden önce kutsal meslektir. Toplum önderi olarak görürler bizde öğretmenleri. Çünkü öğretmen dediğin hem doktordur, hem avukattır hem de
iPad parmağım uf oldu! (Ruhunuzdaki kesiklere dikkat edin!)
Çocukluk yapma!
Çocuk musun sen!
Çocuktan betersin!
Bu yaptığını çocuk yapmaz!
Fark ettiniz mi, çocuk kelimesini ne kadar olumsuz bir kavram halinde kullandınız?
Yaşayanların en kusursuzları belki de.
Oysa birçoğunuz çocukluğuna hasret. İmkan verseler dönmek için elinizden geleni yaparsınız.
Var mı çocukluk gibisi!
Bir ön yargıyı yıkarak
Türk Tipi Empati : Aynı şeyi senin anana bacına yapsalar iyi mi?
Türk Tipi Felsefe: Fazla düşünme kafayı yersin.
Türk Tipi Psikoloji: Delidir, ne yapsa yeridir.
Türk Tipi Sosyoloji : Elalem ne der?
Türk Tipi Eğitim: '' srım dersine sanki okuyup da apartman yöneticisi olacak p****k '' (Zehraca )
Türk tipi sağlık :