Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
•Visal
Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde veralar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi mi? Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, âlemlerin Rabbi, sen! Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen! Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş! Azap var mı alemde fikir çilesine eş? Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor? Çilesiz suratlara tüküresim geliyor! Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum; Ölen ölüyor, bense ölümü yaşıyorum! Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli? Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli? Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır; Belki de benliğinden kaçabilene hazır. Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül! Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül! O visal, can sendeyken canını etmek feda; Elveda toprak, güneş, anne ve yâr elveda!
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
Görülenler gönül aynasından yansıyandır..
… gözü kör olan insanlar hikmet renklerini birbirine karıştırırlar. Hayrı şer, şerri hayır görürler... Nuru karanlık, karanlığı da nur... Küfrün başı Ebu Cehil de öyleydi. Baş gözü tastamam görüyordu. Ama gönül gözü kararmıştı. Küfrü ona sadece kendi karanlığını gösteriyordu. O yüzden Peygamber Efendimiz'in nur cemâline bakıp "Ne kadar çirkin bir yüzün var!" demişti. Peygamber Efendimiz de "Doğru söyledin." buyurmuştu. Onun ardından Hazreti Ebu Bekir geldi. Sádıkların sultani o yüce zat Peygamber Efendimiz'in cemåline baktı: "Ne kadar da güzelsiniz." dedi. Peygamber Efendimiz O'na da "Doğru söyledin." buyurdu. Bir şey hem çirkin, hem de güzel nasıl olur? Öyle ya! O nur görüşlü sahabeler bunu sordular Peygamber Efendimiz'e... O hakikat güneşi şöyle ferman buyurdu: "Herkes herkese aynadır. Ben, Allah'ın cilāladığı bir aynayım. Bana bakan kendini görür. Ebu Cehil bana baktı ve kendi karanlığını gördü. Ebu Bekir de bana bakınca Hakk'ın nurunu..."
Reklam
Kendimden Benliğime..
Gideceğim günün birinde Ne adım kalacak benden geriye ne de adımlarım… Günün birinde ardıma bile bakmadan, bir mızrak gibi dimdik duruşumla; yüreğimde bir ceylanın ürkek mağrurluğu ile. Acabalarım, nasıllarım olmadan. Değişeceğim günün birinde Ne içimde büyüttüğüm vicdan uğultusu tırmalayacak kulaklarımı, ne yüreğime zincirlenmiş sırların
VİSAL Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde veralar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi mi? Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, alemlerin Rabbi, sen! Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen! Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş! Azap var mı alemde fikir çilesine eş? Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor? Çilesiz suratlara tüküresim geliyor! Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum; Ölen ölüyor, bense ölümü yaşıyorum! Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli? Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli? Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır; Belki de benliğinden kaçabilene hazır. Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül! Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül! O visal, can sendeyken canını etmek feda; Elveda toprak, güneş, anne ve yar elveda!
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
Rainer Maria Rilke
Birinci Ağıt Kim duyar, ses etsem, beni melekler katından? Onlardan biri beni ansızın bassa bile bağrına, yiterim onun daha güçlü varlığında ben. Güzellik güç dayandığımız Ürkü'nün başlangıcından özge nedir ki; ona bizim böylesine tapınmamız, sessizce hor görüp bizi yok etmediğinden. Her melek ürkünçtür. Kendimi tutar bu yüzden, yutkunurum.
Dua
İmam-ı Şazeli Hizbü'ş-Şekva Duası Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla Allahım! Yakarışımızın başında, sevip hoşnut olacağın şekilde Sana, en bereketli, en mübarek, en kutlu, en çok hamd ü senalarla hamd ediyor, Seyyidü'l-âlemîn ve Fahru'l-müslimîn Efendimiz Haz-reti Muhammed Mustafa'yı Senin rahmet, bereket ve selâmınla bir kere
Reklam
Visal
Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde veralar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi mi? Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, âlemlerin Rabbi, sen! Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen! Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş! Azap var mı alemde fikir çilesine eş? Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor? Çilesiz suratlara tüküresim geliyor! Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum; Ölen ölüyor, bense ölümü yaşıyorum! Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli? Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli? Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır; Belki de benliğinden kaçabilene hazır. Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül! Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül! O visal, can sendeyken canını etmek feda; Elveda toprak, güneş, anne ve yâr elveda! Necip Fazıl Kısakürek
youtu.be/uE1jB4LOWYk?si=... Dünyâ çemeninde çadır kuran insanlar türlü türlü şeylerle gönül avuturlar.. Daldan dala konan hercaî gönüller nihâyet konacak dal bulamaz.. Dünyâ güzeline gönül kaptıran kişi belâyı satın almış demektir.. Sümbüller, gelincikler yaratan Yüce Allah, elbet gönüllere de vâkıftır lâkin dünyâ muhâbbetiyle sarhoş olan gönüllere râhmet nazârı ile bakmaz.. Bir gün yolda bir âmâ adam durmuş, ağzını açmış, “Allah, Allah..” demedeydi.. “Allah, Allah..” diyordu da, gönülden yürekten değil, sadece diliyle.. Zamanın büyüğü ve Hâkk âşıklarının serveri Şeyh Nûrî Hazretleri, o âmâ adamdan Allah adını duyunca sabredemedi, kanatlı kuş gibi yanına uçtu ve dedi ki: “A adam!.. Sen onu ne bilirsin?.. Biliyorsan neden hayattasın ya?..” Bu sözden sonra öyle bir kendinden geçti ki, akıl dağı sanki yerinden oynadı.. O coşkunluk, mest hâliyle çölün yolunu tuttu.. Yolda bir kamışlık vardı.. Ve aziz cânı ten kafesinden uçup gitti.. Onu ölmüş, her yanı kanlara gark olmuş buldular.. Hâkk âşığının göğsünden akan kan, her kamışın üstüne Allah ismini yazmıştı.. İşte erlerin iştiyâkı.. O büyük Velî ömrünce mest olarak gezdi.. Çok kere de: “Ey Rabbim, ey Rabbim!.. Ben sana âşıkım demezem!.. Âşık adam cân taşımaz!.." Bütün bunlar yüce ve yüksek hâllerdir.. Herkeste bu hâllerin tecelli etmesi imkânsızdır.. Ancak, âşıklar müstesnâ!..
Visal
Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde veralar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi
Hayatın her türlü halini gösterdiyse Yüce Allah bana Ne büyük keyiftir Yaşatılanlar bana Garibi de anlarım Zengini de anlarım Ne mutlu Ben bu hayatın tadına böyle varırım Ey gönül Kimseye düşman olma affet Herkesin bir mücadelesi var unutma Mutsuzluk vermekten iyidir mutluluk vermek Mazlumları kucaklamaksa Sağlam dostluklara En büyük saadet Gökhan ER I 18 Mart 2024 I
Reklam
☆•• Beni zaman kuşatmış, mekân kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde verâlar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezada
Visal
Beni zaman kuşatmış, mekan kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde veralar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visal başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezada dipsiz sükut, duyulmazın sesi mi? Rabbim, Rabbim, Yüce Rab, âlemlerin Rabbi, sen! Sana yönelsin diye icad eden kalbi, sen! Senden uzaklık ateş, sana yakınlık ateş! Azap var mı alemde fikir çilesine eş? Yaşamak zor, ölmek zor, erişmekse zor mu zor? Çilesiz suratlara tüküresim geliyor! Evet, ben, bir kapalı hududu aşıyorum; Ölen ölüyor, bense ölümü yaşıyorum! Sonsuzu nasıl bulsun, pösteki sayan deli? Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli? Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır; Belki de benliğinden kaçabilene hazır. Hatıra küpü, devril, sen de ey hayal, gömül! Sonu gelmez visalin gayrından vazgeç, gönül! O visal, can sendeyken canını etmek feda; Elveda toprak, güneş, anne ve yâr elveda!
Necip Fazıl Kısakürek
Necip Fazıl Kısakürek
Beni zaman kuşatmış, mekân kelepçelemiş; Ne sanattır ki, her şey, her şeyi peçelemiş... Perde perde verâlar, ışık başka, nur başka; Bir anlık visâl başka, kesiksiz huzur başka. Renk, koku, ses ve şekil, ötelerden haberci; Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan, ezberci? Yoksa göz, görüyorum sanmanın öksesi mi? Fezâda dipsiz sükût, duyulmazın sesi
861 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.