Bütün büyük ahlâk sistemlerine bak. Ta doğu dünyasından başlayarak. Hepsi de kişisel zevki feda etmeyi öğütlemiyor mu? O laf kalabalığın altında hep aynı amaç yok mu? Feda et, kapılma, kendini inkar et. Yalan mı? Hep tekrarlayıp durdukları nakaratı bilmiyor musun? ‘Vazgeç, vazgeç, razı ol, razı ol.’ Günümüzün manevi atmosferine bir bak. Keyifli
Sayfa 892 - Plato Film YayınlarıKitabı okudu
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Martin Luther
Luther’in yazılarında en çok kullandığı Kutsal Kitap ayeti, İsa’nın çarmıhtaki, “Allahım, Allahım, beni neden terk ettin?” haykırışıydı (Matta 27:46). Staupitz, birçok kişinin böyle öğretmesine karşın, İsa’nın örnek yaşamının taklit edilemeyeceğini –bunu zaten yapamayız– ama İsa’nın bize sadece Allah’ın bir armağanı olarak verildiğini öğretti. İsa’nın yaşamı, beşikten mezara dek ‘bizim için’ yaşanmıştı. İsa çarmıhtaki acı sözlerini söylediği zaman, orada bizim yerimize asılıydı. Bedeninde bizim günahlarımızın cezasını ve suçluluğunu, Allah’ın öfkesini ve insanların acılarını, vicdanında da Allah’ın kendisini terk etmiş olmasının korkusunu yaşadı. Bunların hepsi bizim için oldu. Bunun anlamı da şudur: En derin umutsuzluk ve en büyük acı içinde olduğumuz zaman bile tek başımıza bırakılmış değiliz, acı çeken Kurtarıcımız yanımızdadır. Bizler Allah tarafından terk edildiğimizi düşünüp korkarken, Mesih’in o yolu bizden önce yürüdüğünü ve bizim için bu acıyı hafiflettiğini unutmayalım! Kendisi her şeyde sınandığı ve elem çektiği için, sınananlara yardım edebilen bir Kurtarıcımız vardır. Kurtarıcımızın bizim için yaptıklarını Luther’den sonra kimse bu denli derin anlamda anlamamıştır. Ne var ki, kendisi karanlık gecenin bitmekte ve parlak bir günün doğmakta olduğunu daha anlayamıyordu.
"Kardeşim! Türkler arasında ebediyen kabul edile­meyecek bir meslek varsa o da heykel sanatıdır. Memleketine faydalı olacak, işe yarayacak bir şey öğren. Heykeltıraşlıkla burada ne yapacaksın? Ecdadımızın bırakmış olduğu suları kurumuş çeşmelere bugün musluk takacak paramız yok. Ecdadımızdan çoğu mezarlarında taşsız yatıyor. Birçoğunun
Muhterem okuyucu kardeşim! Allah Teala hem bizleri hem de sizleri vakti değerlendirmeye , onu faydalı bir iş ve yararlı bir ilimle doldurmaya muvaffak kılsın. Bizleri zamanın ve hayatın kıymetini idrak eden, kendilerini ve milletlerini aldatmayan, Allah Teala'nın nefislerine ikram ettiği nimetleri heba etmeyen ve doğru yol üzere bulunan
Sayfa 105 - Otto YayınlarıKitabı okuyor
Hoşuna gitti mi? Göğsümü avuçluyor, sıkıştırıyor irileştiriyor ve dayanamayacağım kadar hassaslaştırıyor. Alt dudağımı dişliyorum ama yalan söyleyemem kuralları çiğ-neyemem. Hem yalan söylemek isteyen kim? Bu adamın gönüllü kölesiyim ve her dokunuşu sanki bir lütuf. Evet hoşuna gitti. Sana acı olabilir demiştim ama sadece daha fazla zevk «-n
Sayfa 151
Reklam
Sanki bu sözleri bekliyormuş gibi birdenbire, kendine hakim olamayarak öfkeli bir eda ile bağırdı; – Seninle alay edip, yüzüne karşı kahkahalarla gülerek söylerdi! Kibar bir insan, daha çok kibar bir kadın senin kirli ruhunu görerek tiksinti duyar. Saçlarını yaptırmışsın, en iyisinden çamaşır giyiyorsun, elbiselerini terzide diktirmişsin ama
Sayfa 688Kitabı okudu
Paravan yukanda derken sesim öyle kısıktı ki duyup duymadığından bile emin değildim. Külotunu çıkar. Demek ki duymuş. Ya sana çoktan çıkardığımı söylersem? Ben insanların arasındayım Bayan Fairchild. Bana işkence etme. Asıl sen bana işkence ediyorsun diyerek öfkelendim Tamam. Şimdi külottan tamamen kurtul. Eteğimi kaldınp külotu
Sayfa 34
BEYAZ LÂLE Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
YEŞİL RENKLİ NAMUS GAZI OPERASI «Hasan Âli Yücel, bu hikâyeyi oyun olarak yazmamı önermişti. Hikâyemi Yücel'in anısına adıyorum.» Uvertür Dünyanın tarihi iki milyar dörtyüz milyon yıllık deniliyor. Benim bitmemiş tarihim, şimdilik elli yıllık. Kelebeğin tarihi bir günlük. * Arkeologlar yeraltında yeni bir kent buldular. Bu kentte birçok
Reklam
Üsteğmen Faruk, cepheye yeni gelen askerleri denetlerken bir yandan da onlarla sobbet ediyor, "Nerelisin?", "Kaç kardeş siniz?" gibi sorular soruyordu. Gözleri bir ara, saçının ortası kırmızı olan bir delikanlıya takıldı. Delikanlıyı yanına çağırdı ve merakla sordu: "Adın ne senin evladım?" Delikanlı, hazır ol
Tanrıyı tanıyor ve anlıyor muyum? Tanıyorum ama anlamıyorum.
Biliyor musun Sebastian, bazen Tanrıyı hiç anlamıyorum. - Tanrı mı efendim? Hangi Tanrı? - O ne demek öyle Sebastian? Kaç tane Tanrı var ki? - Bilmiyorum efendim. Sizce kaç tane var? - Elbette bir tane var Sebastian. O da bildiğimiz Tanrı. Hani şu adaleti sağlayan. - Adalet mi efendim? Hangi adalet? - Yeryüzündeki ve öteki dünyadaki adalet elbette
Tekrar tekrar tadına bakarken ve ağzıyla şahane bir şekilde Fionna'ya işkence ederken âdeta zaman durdu. Genç adam, dilj ninin şehvetli darbelerinden ve arzudan kayganlaşana kadar genç kadının tadına baktı. Hazır, ıslak ve istekliyken Aidan tekrar yükseldi. Tenleri birbirlerine değiyordu; ikisinin de yüzündeki ifade ateşliydi. İnce parmaklar
Sayfa 250
O zaman her zamanki takıntılı, öf keli sesimle kendi kendime "mutluluk nedir?" diye soruyordum. Tek basina bir odada derin bir havat yasadigini sanmak midır mutluluk? Yoksa cemaatle, herkesle aynı şeylere inanarak, inanı vormus gibi yaparak rahat bir hayat yaşamak m? Herkesle uyun içinde yaşar gibi gözükürken, bir yandan da kimsenin görmediği bir yerde, gizlice yazı yazmak mutluluk mudur aslinda, mutsuz luk mu7 Ama bunlar fazla hırcın, ofkelt sorulardi. Üstelik ivi bir hayatın olçüsünan mutluluk olduğunu nereden çıkarmastim ki insanlar, gazeteler, herkes en önemli hayat ölçúsü mutlulukmus gibi davraniyordu hep. Yalnızca bu bile, tam tersinin doğru oldu ğunu araştırmaya değer bir konu haline getirmiyor muydu? Zaten bizlerden, aileden hep kaçmış olan babamı ne kadar tanyor, onun huzursuzluklarını ne kadar görebiliyordum ki?
“Müthiş bir adanmışlık yoksa, muhteşem bir başarı da yoktur.” ve sevgi
Bir yıl önce senden iki yıl istemiştim. O yılların biri geçti. İnan bana, şerefim üzerine yemin ederim, bu bir yıl sona ermeden başarıya ulaşacağım. Gerçi uzun zaman oldu ama yazarlıkta acemiliğimi atmam için bir çıraklık devresi geçirmem gerektiğini söylemiştim, hatırlar mısın? İşte o çıraklık devresini geçirdim. Hazırlandım ve yoğun çalıştım.
1.454 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.