Hz. Yunus'un koca deryayla arasında incecik bir deri ve birkaç kat et parçası vardı. Ana rahminde bekleyen bebek gibi... İnsan ruhunun öte alemle arasındaki mesafe gibi...
Nasıl ki insanın doğmak için yahut fizikötesi âleme geçiş için zamana ve belli duraklara ihtiyacı vardı, onun da suyun tabiatına aşina olması için olgunlaşması ve Allah'ın tayin
ettiği zamanda sırasını beklemesi gerekiyordu. Bekledi de.
Çoğu sıkıntılı sürecin bir anda atlatılamaması, bunun için zamana ihtiyaç duyulması, bu süreçte hayattaki önem
sıralamasının, meşguliyetlerin ve sığınılacak limanların yer değiştirmesi Yunus kıssasının hayatımızdaki tekrarıdır. Yunus o süreçten tövbe ve dûayla en önemlisi Allah'ın
rızasıyla çıkarılmıştır. Demek ki gidiş yolu belli lâkin tayin edilen zaman için hiçbirimize bir söz verilmemiş. Çünkü dünya, yaratılmış bir ruh için sadece bir durak. Hayatımıza dahil etmeye çalıştığımız ne varsa bu durakta bizimle olacak ya da kaçtıklarımızdan sadece bu durakta kurtulacağız algısı resmin bütününü görmemizi engelliyor. Hatta bu, bir zaman sonra öyle bir hâl alıyor ki, sırf bir balığın karnındayız diye koca deryayı inkâr etmeye kadar varıyor. Oysa hakikatle aramızda incecik bir engel var. Lâkin neşteri vuracak ne cesaretimiz ne de ilmimiz var. Yaşadığımız havasız alan cazip geliyor. Çünkü çoğumuz, hakikate değil; konfor denilen şeyin tillahına tapıyor ve bunu akılcı olmakla karıştırıyoruz. Allah girdiğimiz bu mübarek aylarda karıştırdıklarımızı bir bir
çözmeyi nasip etsin dilerim.