Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Nisâ
‌ يَٓا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذ۪ي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالاً كَث۪يراً وَنِسَٓاءًۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذ۪ي تَسَٓاءَلُونَ بِه۪ وَالْاَرْحَامَۜ اِنَّ اللّٰهَ كَانَ عَلَيْكُمْ رَق۪يباً Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan; ikisinden
Sen kaçıksın ey insan! Kafanda bir tahta eksik! Görkemli hayaller içinde yüzüyorsun ve varolduğuna inandığın bir tanrılar dünyası, seni çağıran bir tin diyarı, sana göz kırpan bir ideali resmediyorsun. Senin bir saplantın var! Yüce olana tutunanları ve (çoğunluk bu gruba dahil olduğu için)neredeyse dünyadaki tüm insanları gerçek deli, tımarhanelik
Sayfa 43
Reklam
Ön şartsız, peşin-peşin teslim olmak İslâm imanının bir gereğidir. Bu şekilde teslim olmuş olan vicdanlar İslâmiyet'in arkadan gelen hukuk ve nizam prensiplerini gönül rızasıyla karşılar ve derhal kabul eder. Bu nizamın hükümlerinden herhangi birisiyle karşılaşan bu tür vicdanlar ne onu reddederler ve ne de anında uygulama alanına konulması hususunda gevşeklik gösterirler. İçki, kumar, riba(=faiz) ve cahiliye devrinin diğer alışkanlıkları hep bu şekilde ortadan kaldırılmıştır. Bütün bunlar ya Kuran-ı Kerim'in nazil olan bir-iki ayeti ya da Hz.Peygamber'in (s.a) sözü ile bir anda silinivermiştir. Halbuki yeryüzünde kurulan devletler bu saydıklarımızdan sadece bir tanesine karşı nizamnamelerle, yasalarla, çeşitli sosyal ve kurumsal yapılanmalarla, askerî güçle, otorite ile, basın-yayın vasıtaları ve propoganda ile savaș açmak mecburiyetinde kalır. Bu kadar zahmete karşın da toplumun bünyesini kemiren hastalık ve ahlaksızlıkların kendisine dokunamayıp yalnızca zahirdeki, yasalara aykırı işleri frenleyebilmektedir. İslâmiyet'in bu sağlam yönteminde bu dinin bir başka hususiyeti kendisini göstermektedir. Bu din uygulamaya ve eyleme dayanan, dinamik ve aktif hareket isteyen bir yöntemdir. Hayata, kendi pratiği içerisinde hakim olmak ve kendi işlevini yürütmek için bu pratikle uğraşmak üzere gelmiştir; ki bu pratiği ya aynen tasdik eder, ya üzerinde büyük-küçük bazı tadilatlar yapar ya da tamamen değiştirir. Bunun içindir ki ancak Allah'ın hakimiyetini peşinen benimsemiş bir toplumda uygulama alanı bulabilir ve bu şekilde vakıalara uygun hükümler koyabilir.
Ön şartsız, peşinen teslim olmak İslâm'a imanının bir gereğidir. Bu şekilde teslim olmuş olan vicdanlar, İslâm'ın arkadan gelen hukuk ve nizam prensiplerini gönül rızasıyla karşılar ve derhal kabul eder. Bu nizamın hükümlerinden herhangi birisiyle karşılaşan bu tür vicdanlar, ne onu reddederler ve ne de anında uygulama alanına konulması hususunda gevşeklik gösterirler. İçki, kumar, faiz ve cahiliye devrinin diğer alışkanlıklan hep bu şekilde ortadan kaldırılmıştır. Bütün bunlar, ya Kur'ân-ı Kerim'in nazil olan ayetleriyle ya da Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in sözleriyle bir anda silinivermiştir. Halbuki yeryüzünde kurulan devletler, bu saydıklarımızdan sadece bir tanesine karşı kanunlarla yasamalarla, çeşitli sosyal ve kurumsal yapılanmalarla, askeri güçle, otorite ile, basın-yayın vasıtaları ve propaganda ile savaş açmak mecburiyetinde kalır. Bu kadar zahmete karşın da toplumun bünyesini kemiren hastalık ve ahlaksızlıkların kendisine dokunamayıp yalnızca görünürde, yasalara aykırı işleri frenleyebilmektedir.
Sayfa 41 - Beka YayınlarıKitabı okudu
Eşref, Paşa’ya hâlihazırda yolda olduğunu ve şu andan itibaren gizliliği korumak için kimseyle görüşmeyeceğini yazdı. Bir kereliğine de olsa, telgraf hatlarının erişimi dışında kalacağına muhtemelen memnundu. Artık geri dönüş yoktu. Bir sonraki gün, bölgedeki son Osmanlı ileri karakolu olan Ebu el-Naam’ı terk edip çöle doğru ilerlediler. Kaledeki
Markopaşa · 12 Mayıs 1947 · Sayı: 21 " Bir Matbaa Versen, İmdadıma Gelsen'' ana başlıklı yazının konusu bir Türk müziği konseri eleştirisidir. Konserde son şarkıyı Markopaşa söylemiştir: "...En son şarkıyı Markopaşa kart ve çatlak sesiyle Recep Peker'in önünde diz çökerek okudu: Titrer yüreğim her ne zaman yadıma gelsen Kan
Reklam
Can Sıkıntısı
Bir müddet durdu. Eliyle gözlüğünü oynattı ve devam etti: “Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsan bir şey yapmalı, öyle bir şey ki... Yoksa hiçbir şey yapmamalı.