Ön şartsız, peşin-peşin teslim olmak İslâm imanının bir gereğidir. Bu şekilde teslim olmuş olan vicdanlar İslâmiyet'in arkadan gelen hukuk ve nizam prensiplerini gönül rızasıyla karşılar ve derhal kabul eder. Bu nizamın hükümlerinden herhangi birisiyle karşılaşan bu tür vicdanlar ne onu reddederler ve ne de anında uygulama alanına konulması hususunda gevşeklik gösterirler.
İçki, kumar, riba(=faiz) ve cahiliye devrinin diğer alışkanlıkları hep bu şekilde ortadan kaldırılmıştır. Bütün bunlar ya Kuran-ı Kerim'in nazil olan bir-iki ayeti ya da Hz.Peygamber'in (s.a) sözü ile bir anda silinivermiştir. Halbuki yeryüzünde kurulan devletler bu saydıklarımızdan sadece bir tanesine karşı nizamnamelerle, yasalarla, çeşitli sosyal ve kurumsal yapılanmalarla, askerî güçle, otorite ile, basın-yayın vasıtaları ve propoganda ile savaș açmak mecburiyetinde kalır. Bu kadar zahmete karşın da toplumun bünyesini kemiren hastalık ve ahlaksızlıkların kendisine dokunamayıp yalnızca zahirdeki, yasalara aykırı işleri frenleyebilmektedir.
İslâmiyet'in bu sağlam yönteminde bu dinin bir başka hususiyeti kendisini göstermektedir. Bu din uygulamaya ve eyleme dayanan, dinamik ve aktif hareket isteyen bir yöntemdir. Hayata, kendi pratiği içerisinde hakim olmak ve kendi işlevini yürütmek için bu pratikle uğraşmak üzere gelmiştir; ki bu pratiği ya aynen tasdik eder, ya üzerinde büyük-küçük bazı tadilatlar yapar ya da tamamen değiştirir. Bunun içindir ki ancak Allah'ın hakimiyetini peşinen benimsemiş bir toplumda uygulama alanı bulabilir ve bu şekilde vakıalara uygun hükümler koyabilir.