O halde ya evlerimiz Dârü'l-Erkam olacak, orada yiğitler yetişecek ya da evlerimiz Dârü'n-Nedve olacak. Allah muhafaza etsin, oradan adı Ahmet, Mehmet, Mustafa olsa da Ebu Cehil ve Ebu Leheb zihniyetli adamlar yetişecektir.
“Dava adamı gece yetişir.Gece ruhbanı olmazsanız, gündüzün fursanı/atlısı olamazsınız.Gecelerinizi ihya edemezseniz, gündüzlerinizi inşa edemezsiniz!!!”
Günümüz eğitim sistemini masanın ortasına koymadan "neden olmuyor neden yapamıyoruz" diye hayıflandığımız bir gerçek. Sistem kökünden değişmedikçe buna devam edeceğiz sanırım. Bu noktaya parmak basan Yıldırım, bana göre akademik ama akademik eserler gibi ağır olmayan bir üslupla tebliğin ilk kahramanlarını anlatıyor ve Efendimizi bir muallim olarak ele alıyor. Üslubu, tarzı, naifliği ve mütevaziliğiyle okuduğum ilk eseriyle müthiş bir saygı ve sevgi kazandı Emin Hoca. Allah Razı olsun.. İstifadesini nasib etsin.
Onlar âlim değildi ama âmildi. Öğrendiklerini hayatlarında diriltir, yaşayacakları bilginin peşinde olur, hayatlarında lazım olacak kadar ilim öğrenirlerdi.
Bir evden ne çıkar ki? İşte bir evden ne çıktığının en büyük cevabı Darü’l-Erkam’dır. Allah Resulü’nün (sas) muallimliğinde kurulan bu medrese, 23 yıllık risalet davasını omuzlayacak, nüve/çekirdek kadronun oluşmasına zemin olmuş, burada yetişen tabir caiz ise bu tohum nesil, koca İslam ümmetinin kökü ve temeli olmuştur.
Bu evde yetişmiştir;