O âna dek aydınlatılmamış olduğumuz, bize anlamsız gelen anıların da bir anda belleğimizde bizatihi olaylar gibi harekete geçtiği olur ve hiçbir dışsal olgu gerekmez, kendi kendimize düşünmemiz yeter, onlara yeni ve korkunç anlamlar yüklemek için.
Aşkta da olağan hayatta olduğu gibi sadece gelecekten değil, çoğunlukla gelecek geldikten sonra bizim açımızdan gerçeklik kazanan geçmişten de korkmak gerekir.
Ya acı çekmekten ya da sevmekten vazgeçmeliydim. Zira aşk başlarda arzuyla şekillendiği gibi devamı da ancak acı verici bir kaygıyla getirilebiliyordu.
Sadece aşağılanmış bir hafıza onları benim için saklayıp koruyabilirdi. İçine yaşadığım dünyanın isteklerine uydum, zevksizlik olarak görülen daha aşağı bir dünyanın anılarını gömdüm.