Erken Dönem Latincesinden İngilizceye çevirebildiğim
kadarıyla bir tek paragrafı aktarma cesaretini göstereceğim.
“En derinlerdeki mağaralar, sıradan insan aklının kavrayabileceği yerler değildir,”
diye yazıyordu deli Arap.
“Çünkü buralardaki olağanüstü şeyler tuhaf ve korkunçtur.
Ölü düşüncelerin yeniden yaşam bulup tuhaf bedenlere büründüğü
yer lanetli; hiçbir aklın almadığı fikirlere sahip bir zihin günahkârdır!
İbn Schacabao çok yerinde olarak, içinde hiçbir büyücü yatmamış
mezarların mutlu; büyücüleri küle dönüşmüş kentlerin geceleri huzurlu
olduğunu söylemiştir. Çünkü öteden beri söylenegelir ki, şeytana satılmış
ruhlar kendi ölü toprağından can bulmayıp çürümüşlükten iğrenç
bir yaşam doğuncaya, toprağın kör leş yiyicileri onu rahatsız edecek
kadar kurnazlaşıncaya, başına bela kesilecek kadar anormal ölçüde
büyüyünceye dek bedenini kemiren aynı kurdu semirtip yol gösterir.
Topraktaki gözeneklerin yeterli olması gereken yerde
gizlice büyük delikler kazılmış ve o şeyler,
sürünmeleri gerekirken yürümeyi öğrenmişlerdir.”
Yaşlı adam eliyle bir sandalyeyi, bir masayı ve bir yığın kitabı
bana gösterdikten sonra odadan çıktı ve okumak üzere oturduğumda
kitapların çok eski ve küflü şeyler olduğunu gördüm;
aralarında ihtiyar Morryster’ın Marvells of Science’ı, Joseph Glanvill’in 1681’de basılmış Saducismus Triumphatus’u, Remigius’un 1595’te Lyon’da basılmış,
şok edici Daemonolatreia’sı ve en kötüsü, deli Arap Abdül Alhazred’in
hiç görmediğim, ama fısıltıyla hakkında korkunç şeyler anlatıldığını duyduğum,
adı ağza alınmaz Necronomicon’un Olaus Wormius
tarafından yapılmış yasak Latince çevirisi vardı.
...
Böylece kendimi okumaya vermeye çalıştım ve çok geçmeden
o lanetli Necronomicon’da bulduğum bir şeye dalıp gittim;
akla ziyan bir düşünce ama kanepenin karşısındaki pencerelerden
sanki gizlice açılmış birinin kapatıldığını duyduğumu
düşündüğümde bundan hoşlanmadım.
Stephen King'in kısa hikaye yazmakta çok da iyi olduğunu söyleyemeyeceğim. Kitabın içerisindeki çoğu hikaye filmlere aktarılmış. Her ne kadar başarılı olmadıklarını az çok tahmin edebilsem de, izlemeye çalışacağım.Elime şans eseri Altın Kitaplar Yayınevi'nden çıkma ilk basımı geçtiği için o eski kitap kokusuyla güzel okundu.
Kitaba adını veren
Lovecraft'ın okuduğum ilk eseri ve iyi bir başlangıç olduğunu söyleyemem. Çok fazla teknik terim ve betimlemeyle okunması zor bir kitap olmuş. Hatta "Eski Şeyler" anlatılırken hayalde canlandırması neredeyse imkansız. Hepsine rağmen hikayenin ilginçliği insanı okumaya sürüklüyor ve bilinmeyen birçok teknik terimi, Nicholas Roerich'i ve Antarktika'yı kısmen de olsa öğrenmiş olmak tatmin edici. Ve Lovecraft'ın diğer kitaplarını da okuma isteği doğuruyor. Son olarak da, bol bol Necronomicon'dan, Cthulhu'nun Çağrısı'ndan bahsedildiği için okunması gereken ilk Lovecraft eseri olarak ideal değil.
Necronomicon olarak bilinen bu kitap Lovecraft'ın defalarca dile getirdiği gibi kendisi tarafından yazılmıştır. Gerçi yazarın üstüne yeni bir şeyler ekleyip eklemediği hakkında bilgim yok.
Bir de bir korku klasiği olan Evil Dead üçlemesinin bu kitaba dayamıştır sırtını.
Oldukça güzel bir polisiye roman. Yazar, bir arkadaşının hediye ettiği 3 adet orijinal Holmes hikayesini çeviriyor. Aslında Holmes ve Watson karakterlerinin gerçekte yaşamış isimler olduğunu eline geçen el yazması notların da bunun ispatı olduğunu söylüyor. İlk hikayede Necronomicon adlı bir kitabın peşine düşen bir adamı yakalamaya çalışan Holmes ve Watson'u izliyoruz. İkinci hikayede bir Lord'un önce ölmesi ve sonra dirilmesi ile başlayan olayla zincirinde Holmes ve Watson'un Van Helsing ile işbirliği yaparak Dracula'nın peşine düşmesini, en sonunda da siyanür ile zehirlenen bir kadının gerçek katilinin emekli olan Holmes tarafından bulunmaya çalışılmasını takip ediyoruz. Hikayelerden ilkinin içerisinde karakter olarak Holmes'u üretken Conan Doyle da Watson'un edebi temsilcisi olarak yer alıyor. Mutlaka okunması gerekenlerden.
Ünlü yazardan fena değil diyebileceğim bir korku romanı. Bir araştırmacı, arkadaşları ile beraber Güney Kutbunda bir araştırmaya çıkarlar. Burada tesadüf eseri bazı yaratıklar bulurlar Lake ve grubu. Ancak esas grup onlara ulaştığı zaman yaratıklar kayıptır ve ekibin tamamı öldürülmüştür. Sonradan araştırmaya devam eden ekip, Everest'ten daha yüksek bir dağ silsilesi ve bir şehir bulur. Şehir insanlık tarihinden eskidir. Necronomicon adlı kitapta geçen Eskiler ve efendileri olduğu Shoggoth adı verilen yaratıklar tarafından yapılmış bir şehir. Bu şehri araştırmaya çıkan ikili hayret edecekleri şeylerle karşılaşır. Acaba şehir boş mudur? Yoksa bu ikilinin hayatı tehlikede midir? Keyifle okunan bir roman.