"Neden daha önce göze almadın?" diye sordu sertçe."İşim gücüm yokken.. Açlıktan ölürken... Şimdi kimsem o zaman da aynı adamdım, insan olarak, sanatçı olarak aynı Martin Eden'dim; o zaman neden yapmadın? Kafamı duvarlara vura vura kendime sorduğum soru buydu. Sadece senin için değil, herkes için sordum.Görüyorsun değil mi,değişmedim ben. Gerçi bana biçilen kıymetteki gözle görülür ve ani artış nedeniyle bu konuda sürekli şüphelerimi gidermem gerekiyor ama değişmedim. Aymı kemiklerin üzerinde aynı ten, ellerimde aynı, ayaklarımda aynı on parmak.Aynı adamım. Ne yeni bir erdem sahibi oldum ne de yeni bir gücüm var. Beynim, eski beyin. Edebiyatta veya felsefede yeni bir fikir ortaya atmadım. Kimse beni isterezken hangi kıymete sahipsem şimdi de öyleyim. Şu anda kafamı en çok kurcalayan şey, beni neden istedikleri. Beni kendim olduğum için istiyor olamazlar çünkü hâlâ eskiden istemedikleri kişiyim. Demek ki beni başka bir şey için, benim dışımda bir şey için, ben olmayan bir şey için istiyorlar! Sana bu şeyin ne olduğunu söyleyeyim mi? Gördüğüm kabuldür bu.Halbuki o kabul ben değilim. Insanların kafalarndaki bir şey o. Bir de kazandığım ve kazanacağım paralar için istiyorlar. Halbuki o para da ben değilim. Para bankada duran, herkesin cebinde olan bir şey. Sen de mi bunun için, kabul ve para için mi istiyorsun beni?"
H. Roberts
İddia ediyorum hepimiz ateistiz. Ben yalnızca, sizin inandıklarınızdan bir eksik tanrıya inanıyorum. Siz öteki tanrıları neden göz ardı ettiğinizi anladığınızda, benim de neden sizinkini göz ardı ettiğimi anlayacaksınız.
Reklam
210 syf.
·
Puan vermedi
Hep ertelediğim bir kitaptı. Yeni bir kitap okumak için karar verme aşamasındayken anasayfamda karşıma çıktı aynı kitap: yaşamak! Kıymetli bir okurun incelemesi ile ikinci defa karşıma çıkmış oldu yani. Daha fazla ertelemeden başlayayım en iyisi dedim:) Bazen olur ya bir kitaba başladığınızda karmakarışık olaylar olur, sizi kitaptan soğutma
Yaşamak
YaşamakYu Hua · Jaguar Kitap · 201632,7bin okunma
Ben neden hep korkaktım, cesaretsizdim böyle? En kötü alışkanlığım benim galiba yaşamaktı.
müziğin ezgi ve ahenkle söylediğinin ne olduğunu ve onun neden söz ettiğini, çok genel bir tarz da olsa bile, aklımız için anlaşılır hale getirmeye gelince, ben böyle bir şeye girişinceye kadar ciddi bir şekilde uğraşı konusu haline getirilmemişti bile. Başka birçok şey gibi bu da sadece: insanların genel olarak ne kadar az teemmüle ve tefekküre meyyal olduklarını ve hayatlarını ne kadar çok düşüncesizce yaşadıklarını gösterir. Her yerde düşündükleri tek şey eğlenmek ve bunu da mümkün olduğu kadar çok az düşünerek yapmaktır. Onların doğaları bu
Sayfa 49 - Say YayınlarıKitabı okuyor
424 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Bir kitap bu kadar güzel yazılabilirdi, gerçekten ben klasikleri sevmeye bu kitapla başladım, kitapta başta yanlış anlaşılmalar yüzünden herkes tarafından kibirli biri olarak görülen Mr. Darcy ve Elizabeth Bennet bir baloda tanışır ve yanlış anlaşılmalar burada başlar, Mr. Darcy git gide Elizabeth e çekilirken Elizabeth de Mr. Darcy'e yanlış anlaşılmalar yüzünden nefret duymaktadır. Mr. Darcy artık dayanamaz ve Elizabeth' e aşkını itiraf eder. Elizabeth ise bu teklifi kabul etmez ve neden kabul etmediğini anlatır , Mr. Darcy daha sonra ona bu yanlış anlaşılmalar yüzünden mektup yazar ve Elizabeth' e gönderir. Elizabeth mektubu okuyunca ne kadar hata yaptığını anlar , ikisi de önyargılarından dolayı birbirini yanlış anlamıştır, Mr. Darcy ve Elizabeth tekrar karşılaştığında Mr. Darcy Elizabeth'e tekrar evlenme teklif eder ve evlenirler.
Gurur ve Önyargı
Gurur ve ÖnyargıJane Austen · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202375,2bin okunma
Reklam
Kişisellik: Bireysel mi, evrensel mi?
İkinci önemli nokta, başarısız olduğumuz işi sadece kendimizin mi yoksa herkesin mi yapamadığıdır. Bir işte başarısız olunca hemen kendimize sorarız: "Bunu sadece ben mi başaramıyorum, yoksa herkes mi yapamıyor?" Araştırma sonuçlarına göre, kişi eğer başarısız olduğu şeyi sadece kendisinin başaramadığını düşünüyorsa özgüvenini kaybedip derin bunalıma girebiliyorken, başkalarının da yapamadığını gördüğünde kendisine olan saygısını ve güvenini koruyabilmektedir. Herkesin kaldığı bir matematik sınavında kalan üzülse de kendini aşağılanmış hissetmez. Öğrenilmiş çaresizlik araştırmacılarına göre, çocuğu kanser olan bir baba onu iyileştirmek için her yolu dener ama sonunda çocuğu iyileşemez ve ölür. Bu baba üzülür ama özsaygısını kaybetmez, çünkü kansere kimse çare bulamamıştır. Bu tür çaresizliklere evrensel çaresizlik denmektedir. Hiç kimsenin yapamadığı bir şeyi başaramamış olmak evrensel çaresizlik halidir ve insanın özgüvenine olumsuz etkisi daha düşüktür. Başka insanların yapabildiğini yapamamış olmak kişisel çaresizliktir ve insanın kendisine olan saygısını ve özgüvenini kaybetmesine, depresyona girmesine neden olur. 'Evde kalmak' neden kötüdür? Başkaları evlenebildiği için!
İçimizden hiçbiri, yaşlıyken gençliğinde olduğu gibi değildir. Hiç kimse sabah neyse, bir önceki insan değildir artık. Irmaklar gibi sürüklenip, akıp geçer bedenlerimiz. Gördüğün her şey zamanla birlikte koşar, gördüğümüz hiçbir şey olduğu gibi kalmaz; ben bile her şeyin değiştiğini söylerken değiştim şu anda. Şu söz Herakleitos'un: "Aynı ırmağa iki kez hem giriyoruz hem girmiyoruz." Çünkü ırmağın adı aynı kalır ama suları akıp geçmiştir. Bu olay, bir ırmakta insanda olduğundan iyi izlenebilir, öyleyken bizi alıp götüren akıntı daha az hızlı değildir, işte bu yüzden beden dediğimiz pek değişken şeyi onca sevmemize, gün gelip öleceğiz diye korumamıza, böylesine deli divane olmamıza şaşırıp kalıyorum, çünkü her an bir öncekinin ölümü demektir: her gün gelen ölüm, bir kez tam geriverse neden korkmak isteyesin ki?
"İnsan bir başka insanın neden öyle yaptığını, neden öyle söylediğini çok sonra anlar. Anladığı an da anlamadığı anda vermiş ya da vermemiş olduğu tepkiler için pişmanlık duyar. Bunları belki eksik belki abartılı bulur... Lakin artık yapacak bir şey de yoktur. O ânı zihninde yeniden yaşarken söyler ne diyecekse. Yani, aynı anda bir arada olabilmenin tek yolu hayal etmektir bence." "Nasıl?" diye sordu Hasan. Alper hemen hemen aynı düşünceyi hemen hemen aynı sözlerle tekrar etti. "Eyvallah!" dedi Hasan pek bir şey anlamasa da. "Benim derdim bunlar değil. Abi hadi annem babam, onlardan evvelkiler bir şeylere yaşarken inanmış, şimdi bu onların nostaljisi ama yetmişlerdeki fraksiyonların fikrinin, jargonunun doksanlarda doğmuş insanların ağzında ne işi var? Her ders bunlar... 'Kaliteli tartışma,' diyorsun da ben burayı böyle hayal etmemiştim cidden."
Sayfa 17 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
Hasan, "lşte bir ülkede yaşayanlar," dedi sardığı sigarayı Alper'e ikram ederken. Alper başıyla tanımı da sigarayı da reddetti. "Vatandaş kim o zaman?" "Yurttaşlık resmî bir hal," dedi Hasan ve ekledi: "Abi mesela Arap halkı, Türk halkı, Kürt halkı... Böyle..." Alper derste hocanın da sorduğu soruyu
Sayfa 16 - Giriş, Hayalin turkuaz denizlerindeKitabı okudu
Reklam
+ Bazı insanlar neden doğaya aykırı davranırlar? Ne olursa olsun yaşama savaşı vermektir doğal olan. - Ben de o yüzden ağlıyordum işte. O hapları aldığımda nefret ettiğim birini öldürmeye çalışıyordum. İçimde başka, sevebileceğim Veronika'lar olduğunu bilmiyordum. + İnsan neden kendi kendinden nefret eder? - Korkaklık belki de. Ya da hiç yakanı bırakmayan yanılmak korkusu, başkalarının senden beklediklerini gerçekleştirememek korkusu. Birkaç dakika önce mutluydum, ölüme mahkûm olduğumu unutmuştum. Derken hatırladım, çok korktum.
160 syf.
6/10 puan verdi
·
30 saatte okudu
Hayal kırıklığı
Yerli Polisiye sevdamla ödüllü bir eser bulunca çok sevinip okumaya başlamıştım ancak kitap bende hayal kırıklığı yarattı. Öncelikle eserde çok fazla sayıda karaktere ve çoğu yabancı çok fazla isme yer verilmiş, akılda tutmak oldukça zorlaşıyor, bu hem okumayı zorlaştırıyor hem de merak duygusunu tersine etkiliyor, çünkü bir yerden sonra bu kadar karakterin içinden hangisi katil çıksa şaşırmam hissiyatina düşüyorsunuz, çünkü o kadar fazlalar ki hepsi aynı etkiyi bırakıyor bu sebeple. Belki tam anlatamadim ama şahsi gorusume göre bir polisiye romanda bu kadar fazla karakter olmaz. İkinci olarak, eser bir türlü merak ya da heyecan duygusunu olusturamiyor. Bunun bir sebebi yukarıda yazdığım diğer sebepleri de yazarın o hissi yaratacak olay ve cümlelere yer verememiş olması. Yani karakter sayısı az olsaydı bile bence bu anlatım tarzı ile yine pek heyecan duyamayacaktim ama en azından daha kolay okurdum: ) Üçüncü olarak, kurgu etkileyici ve yaratıcı değildi, spoiler vermemek için anlatmıyorum ama kısaca basit ve yaratıcılıktan uzak bir sondu diyebilirim. Ben kitabın neden ödülü hakettigini anlayamadım, çok fazla yerli Polisiye okuyorum ve o kadar güzel eserlere denk geldim ki bu dalda o yüzden puan verirken çok cömert olamayacağım üzgünüm, puanım 6. Sevgiler, saygılar.
Karanlıkta İki Ceset
Karanlıkta İki CesetSuphi Varım · Labirent Yayınları · 201458 okunma
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
ne zaman doğayla buluşsam;
fakat benim ruhum beton duvarlar arasına sığmıyor. benim daha başka bir yerde olmam lazım. tek bir insan ile kesişmeden yolum, bitkiler, kuşlar ve dalgalar içinde.. fakat göğe bakmalıyım en çok da. rüzgara sarılmalıyım koşarken. benim ne işim var dünyada. neden mutsuz bütün şairler? ben neden mısralarda arıyorum kendimi? bir çiçeğe dokunurken hissettiklerim. buna mukabilir bir his tanımıyorum… çocukların gülüşünde neden kendimi buluyorum. ruhum çocuk bazen, bir tek balonum var, koşuyorum. çiçekler dermem lazım benim. dört nala koşmam lazım koyu kahverengi atımla. fakat insanlardan yapılmış bu yolda yürüyüp gidiyorum işte. bazen ihtiyarlaşıyorum, taşınması pek ağır bu bedenim. oturup kalmak pek makul. fakat devam ediyor yaşamak.. ruhum bir kuştur, fakat bu beden kafes gibi sanki. çıkıp değemiyorum göklere. bir gün benden önce yaşlanıp çürüyüp gidecek. buruşup, kırışacak bu beden. kendi giderken beni de götürecek. hayır beni götürmeyecek ben yeniden var olacağım. bu sefer özgür ve daha masum. ölümle yeniden var olacağım. oysa ben yok olmak istiyorum bazen. bazen ise hep var olmak. nasıl olur da böyle bir düzenin içinde iken bile karmaşıklaşır insan. bir gün ölmek isterken, başka bir gün yaşamak. bu iniş çıkışlar mı yaşamak umrundalığımızı ölçer. gece her şeyi karartırken, güneş her şeyi silmektedir aynı zamanda. bazı güneşler neden karanlık peki? tıpkı bazı gecelerin bembeyaz olduğu gibi. yaşamak buysa eğer pek muvaffak olamıyoruz sanki.
X’
X’
💫 “bu eğreti bedene sığmıyor yüreğim, bilinmeze koşuyorum.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.