Yasaları tanımayan kadın yalnız kendi kaprislerini dinleyecek demektir. Parlamayı, devinini çok sevenlerde bir şeyi sürdürme gücü yoktur. Benim görüşüme göre, aşk daha çok durgunluk ister: Sondanın hiç dübi bulamadığı, fırtınaların şiddetli olamayacağı, aşılmaz sınırlar içinde kaldıkları, ender oldukları; içinde iki varlığın, lüksü, parıltıyı rahatsız edici şeyler gibi görecekleri bir odada yaşadıkları, uçsuz bucaksız bir göl gibi düşündüm ben aşkı. Ama aşk kişiliklerin damgasını taşıyor olmalı, belkide yanılıyorum. Doğa ilkeleri iklimlerin istediği biçimlere boyun eğiyor, neden bireylerin duyguları in de böyle olmasın? Hiç kuşkusu , kitlece genel yasaya bağlanan duygular, yalnız anlatımda ayrılırlar. Her ruh kendince davranır. Markız, uzaklıkları aşan ve erkek gücüyle davranan, güçlü kadın: sevgilisini tutsaklıktan kurtarabilir, gardiyanları, muhafızları, cellatları öldürebilir; oysa kimi yaratıklar, bütün ruhlarıyla sevmekten başka bir şey bilmezler. Tehlikede, diz çöker, dua eder ve ölürler. Bu iki kadından en çok hoşunuza gideni hangisi? İşte bütün sorun bu. Evet ya, markiz sizi seviyor, sizin için bunca şeyi ayaklar altına almış! Belki de, siz kendisini sevmez olunca, sizi her zaman sevecek olan odur."