Yaşar Kemal’e neden hayran olunur sorusunun cevabı onun kitaplarında saklı. Daha okuduğumuz ilk satırlarda ona hayranlık duymamak mümkün bile olmuyor. Cümleler alıp götürür bizi. Okuduğumuz öykünün içinde buluveririz kendimizi. Yeri gelir bir figüran oluruz yeri gelir ana karakter… O kadar etkileyici ki anlatım, öykü birden bizim öykümüz olur. Hangi karakter olacağımızı o anki ruh halimiz belirler. İster kötü adam olalım ister iyi, o bize her şeyi eşit anlatır, öyle eşit anlatır ki kötüyü bile seçtirecek kadar iyi anlatır. İyi ki bu topraklardan bir Yaşar Kemal geçmiş. Bunun için şanslı ve gururlu hissetmeliyiz. O Anadolu mozaik sergisindeki en önemli eser konumunda. Öyle önemli bir mozaik ki onun oluşturduğu motiflerde tüm renkler capcanlı ve bir o kadar da anlamlı. Tek bir mozaik taşı bile oraya rastgele konulmamış ve o taşın yerinden oynatılması durumunda tüm mozaiğin yapısı bozulur. O tipik Anadolu halkının etkileyici anlatıcısı. Mütevazı karakterinin aksine görkemli bir yazar.
Teneke, kısa bir öykü olmasına rağmen o kadar etkileyici bir anlatıma sahip ki hiç bitmesin istiyorsunuz. O tenekelere hiç vurulmasın istiyorsunuz. Kitap, zenginin daha fazla zengin olması adına göze aldığı şeylerin bir sınırının olmaması ile bunun sonucu olarak köylü(ırgat) halkın çaresizliğinin sonunun olmaması arasında belirgin ve acı farklılıkları yüzünüze tokat gibi çarparak göstermesiyle beni oldukça etkiledi. Ne spoiler vermek isterim ne de yönlendirmek. Okuyun ve bırakın kaleminiz yorumlasın kitabı. Bir bakmışsınız ki Yaşar Kemal’e methiyeler düzüp, hayranlık duyuyorsunuz.