HAVUZ BAŞI Beyazıt Havuzu'nun kenarındaki kanepelerden birine oturmuş sizi bekliyorum. Yaşını almış bir adamın yirmi yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye düşünüyorum: Belki, bir geç olma hadisesi. Belki de bir çeşit hazları, kederleri, çocuklukları uzatma temayülü. Ama bu uzayan yaz, kışın gelmeyeceğine alamet
Sally: Münazaraya katılacağım… İşime yarayabilecek notlar hazırlıyorum. “Yani? Kimin umrunda? Neden olmasın? Unut gitsin! Yaa? Bırak bu işleri!” Charlie: Bence hazırsın…
Reklam
“İnsan ölmek istiyor,” dedi neden sonra. “Kasvetten mi?” “Kederden.” Kederin anlamı pek aydınlık değildir ben de. Kederden korkuyor muyum, seviyor muyum bilmiyorum. Ölme isteği uyandırmıyor mesela, keder ağırbaşlı bir ruh hali. Ne bileyim, sanki hayatına konuşma fırsatı: Yaa hayat, işte sonunda beni bu hale getirdin. Eserinle övün şimdi.
Sayfa 110Kitabı okudu
"Yaa," diyor, "sen de bilmiyorsun işte kim olduğunu. Hiçbirimiz bilmiyoruz. Kimiz biz? Neden buradayız? Nereden geldik, nereye gidiyoruz? Hiçbirimiz hiçbir şey bilmiyoruz." Sonra yerden toplayıp içtiği izmaritten bir nefes çekiyor. "Kimsek kimiz. Kime ne birader," diyerek tok tok gülüyor.
Yaa! Neden?" "Akıllı ve uzak görüşlü bir sultan olduğu için herhalde. Çünkü asırlar boyu, bu cemaat Osmanlı'nın en sadık ve çalışkan tebaası oldu. Diğer azınlıklar gibi, Osmanlı dağılırken devleti sırtından bıçaklamaya tevessül etmedi." "Yahudilerle ilişkilerinizin bu kadar eskiye dayandığını bilmiyordum." "Çok eskiye dayanır... Hatta birkaç yıl önce bir inceleme yaparken, İstanbul'u fetheden sultanın, biz ona Fatih deriz, bir fermanını görmüştüm; şehrin fethinden az sonra, Fatih ülkesinin sınırları içinde yaşayan Yahudileri İstanbul'a yerleşmeye çağırmış. "Neden acaba? Ticarete yatkın, akıllı bir ırk oldukları için mi?" "Olabilir Margot. 'Yahudiler, rüzgârla savrulan ve düştükleri topraklara bereket taşıyan tohumlara benzer, 'kim demiş bunu şimdi hatırlayamıyorum ama Fatih de böyle düşünmüş olmalı. Bir şey daha var Hıristiyan Avrupalıların kolayca anlayamayacakları. Aramıza karışmış değişik dinler ve ırklar bizi, safkan olduğunu varsayan Almanlar gibi rahatsız etmez. Anadolu öyle bir kaynama noktasıdır ki asırlardan beri... Orada her türlü, din, dil ve ırk iç içe geçmiştir. Bir Urfamız vardı mesela, yüzyıllar öncesinde hem Hıristiyanlığın hem de İslamın yeşerdiği bir şehirdi, Edessa!"
“Neden yaa, bak bunca sene acı çekmişsin, başkasına özlem duymuşsun. Neden gidemedin abi?" "Nasıl neden Ethem, kendine sorsana, sen neden gidemedin?"
DOĞAN KİTAPKitabı okudu
Reklam
şimdi kahvede, çay ocağının başında, o soruyor herkese, “kimsin sen?” diye. soruyu duyanlar şaşırıyorlar önce. “kimim ben?” sonra bir şeyler geveliyorlar. keyifle dinliyor o gevelemeleri. “yaa,” diyor, “sen de bilmiyorsun işte kim olduğunu. hiçbirimiz bilmiyoruz. kimiz biz? neden buradayız? nereden geldik, nereye gidiyoruz? hiçbirimiz hiçbir şey bilmiyoruz.”
Sayfa 17
Derviş
Șimdi gül deyince insanın aklına tuhaf şeyler geliyor. Ben mahallede iki tur dolanıp mezarlık duvarından aşınca gül mü kopardım Ayșe'ye vermek için? Değil. Ayşeler çoktur da onlara çiçekçiler de çoktur, benim işim olmaz. Hayatta bi kere çiçek taşımışlığım var, onu da poșete koydum da yürüdüm. Lisede hem de rezillik. Okulun müdürüne
"E gitseydin..." "Gidemedim işte." "Neden yaa, bak bunca sene acı çekmişsin, başkasma öz­lem duymuşsun. Neden gidemedin abi?" "Nasıl neden Ethem, kendine sorsana, sen neden gideme­din?"
Sayfa 96 - Doğan KitapKitabı okudu
"Neden öldü? Kalpten öldü elbette. Yaa kalbi mi vardı. Evet, kalbi olduğu için öldü. Oyunları çok ciddiye aldığı için öldü. Ciddi olmayan başka biri hiç olmazsa bir baygınlıkla filan yetinebilirdi. Coşkun'un kötü huyu: her olayı büyütürdü."
Reklam
"Neden yaa, bak bunca sene acı çekmişsin, başkasına özlem duymuşsun. Neden gidemedin abi?" "Nasıl neden Ethem, kendine sorsana, sen neden gidemedin?"
Sayfa 96 - dkKitabı okudu
Feray yaa...:))
☆•° "_Güzel yüzünde morluklar var. Rakibin saniyeler önce az kalsın bilincini kaybetmene neden olacaktı ve ben bir korkuluk gibi burada dikilmekten sıkılmaya başlıyorum." Tok sesinde hayat bulan her kelime intihara meyilliydi. "_ Ayrıca şu antrenör bozuntusu biraz daha ceketinin cebine iliştirdiği kamerayla sizi çekmeye devam ederse bu gece burada bir değil iki dövüş gerçekleşecek ." "_Yüzümü güzel mi buluyorsun?" :))))
Sayfa 187 - Pukka YayınlarıKitabı okudu
Coşkun kalpten ölüyor. O sırada tiyatro patronu giriyor. Ne oldu? Gerçekten öldü mü? Yok canım oyun. Peki şimdi ne yapacağız? Ne mi yapacağız. Oyun bittiğine göre seyirciyi selamlayacağız. (Neden öldü? Kalpten öldü elbette. Yaa kalbi mi vardı. Evet, kalbi olduğu için öldü. Oyunları çok ciddiye aldığı için öldü. Ciddi olmayan başka biri hiç olmazsa bir baygınlıkla filan yetinebilirdi. Coşkun'un kötü huyu: her olayı büyütürdü.)
280 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.