“ Akreple Yelkovan ”
Geçmişin hatırına, akreple yelkovan geri döner mi? (Sahnede ki bankta oturan Aslı, cep telefonuyla oynayıp saçma sapan fotoğraflar çekmektedir. Sağ taraftan sahneye giren Alp, Aslıyı görür. Göz göze geldiklerinde fonda bir aşk şarkısı başlar, ardından ışık loş hale gelir. Sahne normale döndüğünde Alp tereddüt eder ama sonra Aslının yanına
Papatyalar Diyor Ki
Susuzluğumuzdan ileri gelir ruhumuz.Gün ışığının sütunlarına hapsolmuş kaçışımız ölümün elinden. Masum gülüşlerin ardında kalan bir kalp… Düşsek kanatlarımızın açılacağına inanıyoruz saf düşüncelerimizle. Derinlerinde gözlerin, adına basitçe aşk denilen olguyu ararken,kayboluveriyoruz sayfaların ücra köşelerinde. Hakimiyeti kalemin eline veriyoruz.Mutlu olmanın ne demek olduğunu anlayabilmek için tükettiğimiz her dakikada mutlu olabildiğimizin farkına varmadan doyumsuzluğumuza yenik düşerek kaçıyoruz benliğimizden. Otursak pencerenin kenarına, açsak sonuna kadar perdeyi ve baksak yukarılara aslında kavrayacağız mutlu olduğumuzu. Yitirilen her yelkovana inat masanın başında kendimizi en büyük varlığımızı koyar gibi iteceğiz ellerimizle kaybetsek bile süregelen eli.Kazananın elinde yeniden doğacağız.Sadece uzanacağız çimlerin üzerine.Gözlerimize güneş girecek ve elimize geçen ilk papatyayı koparıp başlayacağız saymaya. Seviyor,sevmiyor,seviyor,sevmiyor…Sevdiğini bile bile neden hala riske atılıyoruz ? İhtimali yarıya düşürmek de niye ? Baştan yaşayalım o zaman. Sadece uzanacağız çimlerin üzerine.Gözlerimize güneş girecek ve biz elimize geçen ilk papatyayı koparıp saymaya başlayacağız. Seviyor,seviyor,seviyor,seviyor… Aybike Şahin Mayıs 2013
Reklam
O Kadın Fatma Girik Değil
Duvardaki saate bakınca donup kalıyorum; ne akrep ne yelkovan ne de karga başı var.Kendi saatime bakıyorum ;boş bir kadran.Şaşkınlığım iyice artıyor. "Saate ne oldu Vahit Abi? neden hiçbir şey göremiyorum?" Vahit önce duvardaki, sonra kolundaki saate bakıyor.Başını kaşıyor.Onun da bir şey anlamadığı ortada.Omuzlarını kaldırıp boş boş bakıyor yüzüme. Tek başına oturan adam "Saat yok," diyor, "zamanı kaybettik." "Nasıl kaybettik?" "Ben ne bileyim işte,"diyor."kaybettik." Birden paniğe kapılıyorum. "Bankalarda işler durmuş mudur?" "Sen ne diyorsun abi," diyor, "hayat durdu,hayat..." "O zaman,yapacak bir şey yok," diyorum, "bana elli gram daha votka ver." Hayatın dışarıda nasıl durduğunu bilmiyoruz.İnsanlar en son ne yapıyorsa öylece kalmış olmalılar.Uçaklar,kuşlar,kargalar,hepsi patır patır düşmüştür. "Daha önce de olmuş muydu?" "Çook," diyor. Vahit de ben de ilk kez böyle bir şeye tanık oluyoruz. "Dua edin buradayız,"diyor, " bak bize bir şey olmadı."
Sayfa 42
Bilmez Miyim Hiç
Bilmez miyim hiç bütün bu sözler ne der ona Bu sözler ve bu sözlerin içinde çırpınan uzaklıklar Dolaşıyorum bir başıma, ortalıkta kimsecikler yok Kıyılar da bomboş, kır yolları da Soluğumu duyuyorum ara sıra, bir onu duyuyorum Duymuyorum belki de, biliyorum yalnızca Ayaklarımın altında yaban naneleri, kekikler Yol kenarında bir kapı,
Nasıl başladı, ne vakit başladı, bilemiyorum. Ama ilk belirtiler, dokuz yaşımda iken patlak verdi. Misafirlerle bahçede oturuyorduk. Yaşlı bir zat saati sordu. Aksi gibi, kimsede saat yoktu. Eniştem içeri, saate bakmaya koştu. Ben o aralık: “Üçü yirmi geçiyor” diyivermişim. Bu tutturuşa, önce kimse şaşmadı. Boğazda, geçen vapurlara bakıp zamanı
"Tanrım! Benimle konuştuğun gibi konuş onlarla lütfen! Cehennemde bir tek ben yanacakmışım gibi, kendine tapanlar var." "Neden yaralıyorsun kalbimdeki bilinçaltı sevişen hatıralarımı? Rahat bırak rahmimde sana büyütüp içime doğurduğum gri çocukları." "Kâğıttan jiletler hazırladım yanı başımdaki kutsal defterin köşesinden. Belki bileklerimi kutsarım, kırmızı içtiğim beyaz hiçliğime bulaşırken." "Saat tanrısızlığımı biçare geçiyorken, yorgun düşüyorum. Sanki yelkovanla sevişmişliğim var." Tanrı'yı bilemem.Çünkü Tanrı verdiği sözlerin birazını tutar. Ama Şeytan'a inanırım ve güvenirim. Çünkü Şeytan verdiği sözlerin hepsini tutar.
Reklam
249 öğeden 251 ile 249 arasındakiler gösteriliyor.