"Her şeyde bir neden mi ararsın? Her zaman bu kadar ciddi olmak zorunda mısın? Herkes gibi ara sıra hiç nedensiz bir şeyler yapsan olmaz mı? Öyle ciddi, öyle yaşlısın ki! Her şey önemli senin için. Her şey büyük. Her dakika. Hareketsiz duruyor olsan bile. Biraz rahatlayamaz mısın ... önemsiz
olamaz mısın?"
"Olamam."
"Bu kahramanlıklardan usanmıyor musun?"
"Benim neyim kahraman?"
"Hiçbir şeyin. Her şeyin. Bilemiyorum. Yaptığın şeylerden söz etmiyorum. Çevrendeki insanlara yaydığın duygu öyle."
"Ne?"
"Öyle normal dışı ki! Bir baskı. Bir gerilim. Senin yanındayken. Hep seçenek var karşısında insanın. Ya seni, ya dünyanın geri kalanını seçmek söz konusu. Ben bu tür bir seçme yapmak istemiyorum. Dışardaki biri olmak istemiyorum. Bütünün parçası olmak istiyorum. Dünyada basit ve hoş olan öyle çok şey var ki! Hepsi savaş, mücadele ve kendini mahrum etme değil. Oysa ... seninle öyle."
"Ben kendimi neden mahrum ettim?"
"Yo, bir şeyden mahrum etmezsin! Yalnızca ... istediğin şeyi elde etmek için cesetlere basa basa yürümeye bile hazırsın. Asıl mesele, istemediğin için kendini mahrum ettiklerin."
"İki şeye birden sahip olunamaz da ondan."