Çelik
Anladım ki, çelikle hiç çalışmamış kişiler bunu göremiyorlar -yani motosikletin öncelikle zihinsel bir olgu olduğunu. Onlar metali -borular, kollar, direkler, aletler, parçalar gibi- belli biçimlerde, tümüyle değişmez, dokunulmaz ve öncelikle fiziksel bir şey olarak görüyorlar. Ama makine üretiminde çalışan ya da döküm, demircilik ya da kaynak yapan kişiler “çelik”in hiçbir biçimi olmadığını görürler. Çelik, eğer yeterince ustaysanız istediğiniz her biçimi alabilir, ama eğer usta değilseniz istediğinizin dışında her biçimi olabilir. Şu sübap gibi biçimler sizin vardığınız ve çeliğe verdiğiniz biçimlerdir. Çeliğin, şu motordaki eski kir yığınından başka biçimi yoktur. Bu biçimlerin hepsi birilerinin kafasından çıkmıştır. Bunu görmek önemlidir. Çeliğin kendisi bile mi? Elbette! Çelik bile insan kafasından çıkmadır. Doğada çelik yoktur. Size bunu bronz çağından birisi de söyleyebilirdi. Doğada olan şey yalnızca, çeliğin potansiyelidir. Bundan başka bir şey yoktur. Peki ama, “potansiyel” nedir? Bu da birilerinin kafasındadır... Hayaletler.
“Yeni nedir?”, İlginç ve sonsuza dek uzanan bir soru, fakat üzerine gidilirse ortaya çıkan, boş şeylerin ve modanın sonsuz şaklabanlığı, yarın dibe çökecek bir çamurdur. Bunun yerine “En iyi nedir?” sorusuyla uğraşmayı yeğlerim ki bu soru enine değil de derinlemesine hareket ettirir insanı; ona verilecek yanıtlar, dipteki çamuru söküp akıntıyla götürmeye eğilimlidir. İnsanlık tarihinde, düşünce kanallarının çok derin oyulduğu, hiçbir değişikliğin mümkün olmadığı, hiçbir yeni şeyin gelişmediği ve “en iyi”nin bir dogma konusu olduğu çağlar vardır, fakat bugünkü durum bu değil.
Reklam
PİS MORUĞUN NOTLARI’NDAN SEÇMELER  
“söyle,” diye sordu, “ne iş yaparsın sen?” “YAPMAK MI?” “evet, NEDİR YAPTIĞIN?” uzun bir süre bekledim, pencereden dışarı baktım, bir sinek kovdum, sonra ona döndüm, tezgâha yaslanmıştı, 1.90 boyunda, kırmızı suratlı Teksaslı Amerikan kahramanı, erkek. “ben mi? ah, ben... kendimi rüzgâra bırakır, şansımı denerim.” arkaya doğru gerilip tezgâha bir kafa attı ve köşeyi dönüp kayboldu. “onun kim olduğunu biliyor musun?” “hayır.”
KOCA GÖTLÜ ANNEM
“ikinizi de istiyorum, ama ikinize de BOŞALAMAM! ve karar vermeye çalışırken, kendimi tutabilmek için bir ölüm ve ıstırap dehşeti yaşıyorum! kimse anlayamıyor mu çektiğim acıyı?” “hayır, bana ver bitsin!” “hayır, bana, bana!” SONRA KANUNUN KOCA YUMRUĞU, bang! bang! bang! “hey, neler oluyor orda?” “yok bir şey.” “bir şey yok mu? bu inlemeler, bağırmalar, çağırmalar nedir?”
BİR DOLAR VE 20 SENT  
“hey, NEDİR O?” “Tanrım, bilmiyorum!” kıpırdamadı, “insan mı o?” “nefes alıyor mu? düzer mi?” “NEYİ düzer mi?” hepsi güldü. şarap şişesini kaldırdı, biraz kalmıştı şişede, içmek için iyi bir zamandı.”
Büyük Zen Düğünü
“Yaşayan en büyük öykü ustası sensin bence.” “Tabii Harvey, viski nerde?” Harvey bana şişeyi gösterdi. “Öykülerinden birinde bu markanın sözünü ettiğinden beri bu markayı içiyorum.” “Ama başka marka içiyorum şimdi Harvey. Daha iyisini buldum.” “Nedir adı?” “Hatırlayabiliyorsam allah belamı versin.”
Reklam
314 öğeden 301 ile 310 arasındakiler gösteriliyor.