Sayar: Safahat'ın önsözünde şöyle diyor:
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bî-zârım!
Kalp, hâlden hâle giriyor ve kalbin çevrimleri var; bu bende de böyle, sizde de böyle, Akif'te de böyle... Hepimiz karşılaştığımız olaylar karşısında hâlden hâle giriyoruz; bazen ümitsizliğe kapılıyoruz ve gönlümüz daralıyor ama etrafımızda o muhabbet halkasını kurabilirsek, bast hâliyle sıkışmış kalbimize bir ferahlık geliyor, güneş doğuyor. Nef'î'nin şöyle bir beyti vardır bu meyanda:
Çalış gamgînleri şâd etmeğe şâd olmak istersen, Sevindir kalb-i nâsı gamdan âzâd olmak istersen.
Yani mutlu olmak, gamdan azad olmak istersen kederlileri ve gamlı insanların kalbini sevindir, diyor.
Türk;
Yavuz Sultan Selim'e göre eşek idi…
Türk;
Koçi Beye göre mezhepsiz ecnebiydi…
Türk;
Hoca Saadettin Efendi'ye göre leşti hilebazdı aşağılıktı…
Türk;
Naima'ya göre azgındı çirkindi kabaydı cahildi…
Yazarı ilk defa araştırınca hayli ilginç gelen bir yaşamla karşılaşmıştım. Yazarımız yahudi asıllı bir Türk. Kendisi eğitimci. Gazetede de çalışmış. Aynı zamanda bir Türk milliyetçisi. Bir dönem Chp'den de milletvekilliği yapmış olan birisi. Bu kitabını, önceden yazdığı makalelerden oluşturup birleştirerek yayımlamış. Kitabın adında bir iddia