. . .
ŞİİR-MİİR
K/aralamalar
(Not: Mükerrer kayıtlar, sâir hata ve düzenlemeler bir ara yapılacaktır inşallah, diyelim... Bu hususta okurlardan özür dileriz...)
Türk;
Yavuz Sultan Selim'e göre eşek idi…
Türk;
Koçi Beye göre mezhepsiz ecnebiydi…
Türk;
Hoca Saadettin Efendi'ye göre leşti hilebazdı aşağılıktı…
Türk;
Naima'ya göre azgındı çirkindi kabaydı cahildi…
Sayar: Safahat'ın önsözünde şöyle diyor:
Ağlarım, ağlatamam; hissederim, söyleyemem; Dili yok kalbimin, ondan ne kadar bî-zârım!
Kalp, hâlden hâle giriyor ve kalbin çevrimleri var; bu bende de böyle, sizde de böyle, Akif'te de böyle... Hepimiz karşılaştığımız olaylar karşısında hâlden hâle giriyoruz; bazen ümitsizliğe kapılıyoruz ve gönlümüz daralıyor ama etrafımızda o muhabbet halkasını kurabilirsek, bast hâliyle sıkışmış kalbimize bir ferahlık geliyor, güneş doğuyor. Nef'î'nin şöyle bir beyti vardır bu meyanda:
Çalış gamgînleri şâd etmeğe şâd olmak istersen, Sevindir kalb-i nâsı gamdan âzâd olmak istersen.
Yani mutlu olmak, gamdan azad olmak istersen kederlileri ve gamlı insanların kalbini sevindir, diyor.
Ağyâre nigâh etmediğin nâz sanırdım
Çok lutf imiş ol âşıka ben az sanırdım
Gamzen dili rüsvâ-yı cihân eyledi
Billâh ben ol âfeti hem-râz sanırdım
Seyr eylemesem âyînede aks-i cemâlin
Hüsn ile seni meh gibi mümtâz sanırdım
Ma'mûr idügin bilmez idim böyle harâbât
Mestâneleri hâne-ber-endâz sanırdım
Sihr etdiğini senden işitdim yine Nef'î
Yoksa sözünü hep senin i'câz sanırdım
Ey dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş
Vâr ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş
Gam çekme hakîkatde eğer ârif isen
Farz eyle ki el'ân yine âlem yoğ imiş
Nef'i
Fuzûlî'nin Leyla ile Mecnun'una farklı bir bakış açısı ile baktım kitapta. Aslında Leyla ile Mecnun'u anlatmıyor da diyebilirim.
Fuzûlî Akademi kütüphanesinde iken, Kanun Koyucu Bağdat'a girmiş ve kütüphanenin anahtarını almak için gelmektedir. Orada bulunan Âmâ kütüphaneci bizim Fuzuli'ye bir hançer verir. Şifreli bir
Yazarı ilk defa araştırınca hayli ilginç gelen bir yaşamla karşılaşmıştım. Yazarımız yahudi asıllı bir Türk. Kendisi eğitimci. Gazetede de çalışmış. Aynı zamanda bir Türk milliyetçisi. Bir dönem Chp'den de milletvekilliği yapmış olan birisi. Bu kitabını, önceden yazdığı makalelerden oluşturup birleştirerek yayımlamış. Kitabın adında bir iddia
Söze nasıl başlayacağımı uzunca düşündüm. Bir miktar şiirle tanışmamı, sonrasında Eloğlu ile tanışmamı ve ne yönden bu kadar hayran kaldığımı anlatmaya çalışacağım. Şiiri yıllardır açıp okuyan biri olmamama rağmen söz oyunları ve hiciv içeren şiirleri seviyordum. Neyzen'i, Nef'i'yi okurken aldığım keyfi diğer şairlerde pek bulamıyordum. Lisede
-Neden bugün bir İmam-i Gazali, bir Muhyiddin-i Arabî çapında bir düşünür, bilgin ve dehadan Arap topraklarında eser yoktur?
-Neden Mevlânâ, bir Fuzûlî, bir Şeyh Gâlib, bir Nef'î, bir Bâkî çapında olmasa bile onun eteklerine ulaşmış bir şair, bir ruh eğiticisi Türk ülkesinde boy göstermemektedir?
-Hâfız’ın, Sâdî’nin, Attar'ın ülkesi İran'daki bu ölüm sessizliğinin sebebi nedir?
-Bir İmam-ı Rabbâni yetiştirmiş bir Hindistan, neden bugün en çorak bir ruh iklimi halindedir?
-Hatta son büyüklük hayalleri gibi görünüp çekilen İkbal'ler, Yahya Kemal'ler ayarında veya onlara yakın düşünür ve şairlerin nesli neden kesilmiştir?