Desem ki: Ya Rab! Cennet, Cemalini görmek isterim,
Der ki: Özünü, sözünü Rızama uygun eyle, öyle gel.
Desem ki Cennetine girmek isterim,
Der ki: Bir yetim kalbine gir de, öyle gel.
Desem ki: Rızana ermek isterim.
Der ki: Anne ve babanının rızasın al da, öyle gel.
Desem ki: Cennet nimetinden yemek isterim,
Der ki: Yetimi, yoksulu giydir, doyur,
Evvelâ iki şey ihtar edilecektir:
1- Felsefe, her şeyi çirkin, korkunç gösteren siyah bir gözlüktür.
İman ise, herşeyi güzel, ünsiyetli gösteren şeffaf, berrak, nuranî bir gözlüktür.
2- Bütün mahlukatla alâkadar ve herşeyle bir nevi alış-verişi olan ve kendisini abluka eden şeyler ile lafzan ve manen görüşmek, konuşmak, komşuluk etmeye
Hakikat ehlince, çok yemek bedeni besleyip geliştirirken ruhu daraltır ve sıkar. İnsan dünyevi lezzetlerden uzaklaştıkça ruhani ve ulvi olan hazlara yaklaşır. Mesnevi'de Hz. Mevlana, "Sen bedenini yağlı ballı yemeklerle besledikçe, asıl yarlığın olan, seni diri tutan ruhunu asla güçlü bulamazsın." derken ruhun gidasının açlık olduğunu