Kalıcı zenginliğin ahiret zenginliği olduğunu, gerçek zenginliğin kişiyi cennete ulaştıracak iman ve amel zenginliği olduğunu kavrayabilmek için nefis terbiyesi ve irade kontrolü, Müslüman gencin her daim gündeminde olmak zorundadır.
Allah'ın kendilerine vermiş olduğu nimete karşılık müslümanların her birisinin ötekisini çekememesi, hasedlik etmesi hali küfrün ve tefrikanın asıllarından bir asıl ve temeldir. Nitekim Rasûlüllah (a.s.) efendimiz bu tehlikeyi Allah'a yemin ederek bildirmiş ve demiştir ki: Kesinlikle bir kalpte iman ile hased asla barınamaz, bir arada bulunamaz.> Gerçekten müslümanlar tıpkı bir cesed gibidirler. Nitekim Rasülüllah (a.s.) da bu benzetmeyi yapmıştır. Cesed esas itibariyle biri diğerini tamamlar yoksa birbirlerine hased etmezler. Çünkü vücut organlarından hiçbirisi diğer organın yerine geçmeyi istemez. Herkes yerinden razıdır. Müslümanlar nefis terbiyesi ve eğitimi noktasından böyle bir duruma ulaşmadıkları ve birbirlerini sevmedikleri sürece aralarında tefrikanın devam edeceğinden bir kuşkun olmasın.
Reklam
Nefis bu, isteyince hayvan da olsa kendine hükmedemiyor.
Sayfa 75 - TheRomanKitabı okudu
Beden ilk yaratıldığında olgun ve kâmil olarak yaratılmamıştır. Beden gida ile beslenerek büyür ve kuvvetlenir.Nefis de işte böyledir. Tekâmülü kabul edecek kabiliyetten nakıs yaratılmıştır. Nefsin tekâmüle ermesi de eğitimle ahlâkın güzelleştirilmesiyle ve ilim gıdası ile olur.
Sayfa 56
Allah'tan Başkasının Yardımına Fazlasıyla Güvenmek
Kalp sağlığını bozan davranışların bir diğeri , Allah'tan başkasının yardımına fazlasıyla güvenmektir. Bu, kalp sağlığını bozan davranışların şüphesiz en tehlikeli olanıdır. İnsan için, Allah'tan başkasının yardımına fazlasıyla güvenmekten daha zararlı, menfaat ve mutluluğuna daha fazla engel olan başka hiçbir şey yoktur. Çünkü insan Allah'tan başkasının yardımına fazlasıyla güvendiği zaman Allah onu yardımına fazlasıyla güvendiği şeye havale eder ve onu güvendiği konuda yardımsız bırakır. Allah'tan başkasının yardımına fazlasıyla güvendiği için Allah'ın yardımından da mahrum olur. Sonuçta ne Allah'tan umduğu yardımı görür, ne de yardımına fazlasıyla güvendiği kişiden ümitlerini elde edebilir.. Allah bu insanlar hakkında şöyle buyurmuştur: Meryem Suresi 81/82 ''Onlar, kendilerine kuvvet ve şeref kazandırsın diye, Allah'dan başka ilâh edindiler. Hayır, (zannettikleri gibi değil) tapındıkları ilâhlar onların ibadetlerini inkâr edecekler ve aleyhlerine dönüp düşman olacaklardır.'' Yasin 74/75 ''Onlar, Allah'tan başka birtakım ilâhlar edindiler. Güya yardım olunacaklar. Onların, onlara yardıma güçleri yetmez. Kendileri ise onlar için bazı askerlerdir.'' Bundan dolayı kaybı en fazla olan insanlar, Allah'ı bırakıp, başkalarına bel bağlayan insanlardır. Sözün özü şudur: Şirkin aslı ve üzerine kurulduğu temel, Allah'tan başkasının yardımına fazlasıyla güvenmektir. Allah'tan başkasının yardımına fazlasıyla güvenen kimsenin sonu ise, yerilmek ve başarısızlıktır.
Olması veya Olmaması yönündeki istekler
Kalp sağlığını bozan bir diğer davranış da insanın temenni denizinde yolculuğa çıkmasıdır. Temenni, sahili olmayan bir denizdir. Bu, iflas eden kimselerin yolculuk ettikleri denizdir. Bu nedenle "Temenni, müflislerin sermayesidir." denilmiştir. Bu denizde yolculuk yapanların eşyaları, şeytanın kandırmalarından ve gerçekleşmesi imkânsız
Reklam
Zehir hükmünde olan insanlar
Böyle insanların sayısı oldukça çoktur. Allah onlan artırmasın! Onun için uygun panzehir bulunabilirse, ne alá; yoksa Allah sonunu hayreylesin. Bunlar, Hz. Peygamber'in sünnetinden alıkoyup, hilafına davranışlara çağıran bid'atçılar ve sapıklardır. Onlar, Allah yolundan alıkoyan ve onu eğip bükmek isteyen zalimlerdir. Bid'atı sünnet, sünneti bid'at; marufu münker, münkeri de maruf göstermeye çalışanlardır. Saf tevhidi onlara açıkladığın zaman "Veli ve salihleri göz ardı ettin, onların açıklamalarını görmezden geldin." derler. Hz. Peygamber'e katışıksız saf bir bağlılığın nasıl olacağını onlara anlattığın zaman "Kendisine tâbi olunan imamları yok kabul ettin." derler. Allah'ı, O ve Peygamber'i O'nu nasıl tanıtmışlarsa, öylece, hiçbir aşırılığa kaçmadan ve eksiltme yapmadan tanıttığında "Sen Allah'ı yarattıklarına benzetenlerdensin." derler. Allah'ın ve Resûlü'nün emrettiklerini yapmalarını ve yasakladıklarından uzak durmalarını söylediğinde "Sen fineye düşürmek istiyorsun." derler. Sünnete uyup, ona aykını hâl ve davranışlardan kaçındığın zaman "Sen insanları saptıran bir bid'atçısın." derler Onlar dünyalarıyla başbaşa bırakıp, kendini Allah'a verdiğin zaman da "Sen dünya ile âhireti birbirine karıştırıyorsun'' derler.. Onların öfkesine uğrayacak olsan dahi sen, kesinlikle Allah'ı ve Resûlü'nü hoşnut etmeye bak. Onların kınamalarına, ayıplamalarına aldırma. Eleştiri ve tenkidlerini önemseme. Çünkü bu durum senin olgunluğunun ta kendisidir..
Faizci kapitalist düzen ,materyalizmi esas alıp insanların nefis terbiyesine ve manevi gelişmesine önem vermediği için ahlak bozukluğuna itmektedir.Bu da kapitalizmin en büyük tahribatıdır.Ayrıva iflas ve yıkılışının da temel sebebidir. Çünkü nefis terbiyesi görmemiş bir insan,fakirlik ve çaresizlikle karşılaşınca daha kolay bir şekilde ahlak bozukluğuna düşebilmektedir.Faiz yoluyla ve haksız kredilerle çok zengin olan zümrede ahlak bozukluğuna itilmektedir. Çünkü haksız olarak faizlerle,kredilerle ve enflasyonla zengin olan,nefis terbiyesi görmemiş bir insan eline astronomik paralar geçince uyuşturucu,alkol,kumar ve diğer ahlaksızlıklara daha kolay yönelebilmektedir.Bu ahlak bozukluklarının yuvalandığı tesisler kurmakta,meyhaneler ve kumarhaneler açmaktadır.Bir kere zenginler tarafından buralar açılınca ,fakirler ve diğer insanlar da buraların etkisiyle ahlak bozukluğuna sürüklenebilmektedir.Bu ahlak bozucu teşebbüs ve tesisler toplumu bir kanser gibi mahvetmekte ve helake götürmektedir.İşte kriminal olayların artması,uyuşturucu,alkolizm ,hırsızlık ,mafya ve ayrıca her türlü ahlaksızlığın çoğalmasının nedeni budur.
Kalbin hastalandığının farkına varmak
Bazen kalp hastalanır, hatta hastalığı ağırlaşır; fakat sahibi kalp sağlığıyla ilgilenmeyip, umursamadığı için bu durumun farkında olmaz. Hatta kalbi ölür de, öldüğünü dahi hissetmez. Bunun sebepleri şunlardır: Uygunsuz davranış ve çirkin hareketlerin açtığı yaralar ona acı vermez. Hakkı bilmemesi ve bâtıl inanışları onda ağrı meydana getirmez. Kuşkusuz kalp, eğer henüz ölmemiş ve hayat belirtileri taşıyorsa, sahibinin uygunsuz davranış ve çirkin hareketlerinden dolayı acı duyar, hakkı bilmemesinden dolayı acıyla kıvranır. Ölü, yaradan dolayı acı çekmez
Sağlıklı kalbe şeytan zarar veremez
Şeytanın kulaklara fısıldadığı ve kalplere bıraktığı şüphe ve vesveseler, hasta ve ölü kalpler için deneme vesilesi; diri selim, kalp içinse güç ve kuvvet kaynağı olur. Çünkü bu kalp, o şüphe ve vesveseleri kabul etmez, ondan tiksinir ve nefret eder. Bilir ki, gerçek onun zıttıdır. Böylece hakla huzur bulur ve ona boyun eğer. Şeytanın vesvese ve fısıltılarının bâtıl ve asılsız olduğunu kavrar; hakka olan inancı ve sevgisi; bâtila olan inkânı ve hoşnutsuzluğu artar. Denenmiş iki kalp, her zaman şeytanın vesvese ve fısıltılarının hedef tahtasıdır. Sağlıklı, selim kalbe gelince; şeytanın vesvese ve fısıltiları ona kesinlikle zarar veremez.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.