Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Vicdanın kuvvetli veya zayıf olması, sadece doguştan getirilen bir ozellik olmayıp özellikle çocukluk çağında alınan terbiyeye bağlıdır. Kuvvetli bir vicdan, insanın kendi benliği hakkında iyi bir sezgi kazanmasıyla, içe bakış metodu sayesinde kendisini daha iyi bilmesiyle ve yaptığı hareketlerin ahlaka uygun olup olmadığını düşünmesiyle, sık sık 'nefs muhasebesi' yapmasıyla var olur.
Tüm zorluk, hakikatin tahakkuk edip etmemesinde değil, hakkı görüp kisvesine bürünen sahtesinden ayırt edebilmekte, yalanın maskesini düürebilmekte, nihayet Hakk’tan yana durabilmektedir. Aksi takdirde bizim hakikate yabancılaşmamız, hakikatin de bize yüz çevirmesi mukadderdir. Hakikati Hakk etmemiz, yalandan farkını görebilmemiz, uzun, meşakkatli bir yolculuğa çıkmamıza, nihayet gerekli ehliyete ve salahiyete ermemize bağlıdır. Ehliyet ve salahiyet şartları arasında, elbette hakikatin özüne matuf doğru itikat, ahlâkî olup iradesi, doğru bilgi, tarih şuuru, dünya görüşü, ilmî usûl, üslup ve firaset, nefs muhasebesi, hakikat sevgisi, sır idraki ve zevki gibi hususlar bulunmaktadır. Fakat bu hususlar, ancak doğru akıl, düünme ve muhakeme melekesine mâlik olmamız halinde bir anlam ifade eder.
Ridvan ŞentürkKitabı okudu
Reklam
Ümitsiz miyiz?.. Asla!.. Sadece, "Allah'tan ümit kesilmez!" ölçüsüne sımsıkı sarıldıktan ve bunu bir imân ölçüsü olarak muhafaza ettikten sonra, bizzat bu imânın gereği olan aksiyon bahsinde içli-dışlı şartların menfiliğini açıkça belirtmekten çekinmediğimizi gösteriyoruz. Bir hastada iyileşme isteğinin her türlü tıbbi müdahaleden önce gerekli unsur olduğunu bilenler, niçin ümitli olmak ve ümitli olmak için ne yapmak gerektiğini de anlarlar, önce hâl idraki, nefs muhasebesi ve çaba... Ümit içinde ümitsizlik ve ümitsizlik içinde ümidi gösteren bu şuur önünde, her türlü "ümit" ve "ümitsizlik" lâfı, fikir ve aksiyon tütmediği müddetçe, imân ve samimiyet güdüklüğünden işarettir.
netice: aradığımız gençte; 1-vecd ve aşkla yanmanın vasfı 2-sır idrakiyle duymanın vasfı 3-kainat ve nefs muhasebesi ile düşünmenin vasfı 4-eşya ve hadiseye hakimiyet ve şecaatle davranmanın vasfı 5-her türlü fedakarlık ve disiplinle ileriye atılmanın vasfı 6-en derin merhamet içinde en keskin şiddet seviyesine ermenin vasfı 7-büyük aksiyon davasıyla işe ve hamleye girişmenin vasfı 8-O'nun ahlakiyle ahlaklanmanın ve başka hiçbir yol tanımamanın vasfı 9-en nadide zevk ve estetikle süslenmenin ve dış alemi süslemenin ve her kıymeti içte bilmenin vasfı ve bütün bunlara bağlı daha nice vasıf...
Sayfa 121Kitabı okudu
Garplı nefs muhasebesi olmayan insana insan gözüyle bakmaz! Nefs muhasebesi, bize hazırlop bir dünya veren, ailemizden, mektebimizden aldığımız telkinlerin hesabını görmektir. Böyle, ezberci olarak, sırtımızda, dünyamızı sümüklü böceğin kabuğunu gezdirdiği gibi gezdirmek değil!
Reklam
İbn Haldun, şeri ilimleri iki gruba ayırırken ilkinin fakih ve müftülere mahsus olan ve ibadetlerin yanı sıra adet ve muameleleri de kapsayan bir ilim olduğunu dile getirir. İkinci grubu teşkil eden ilim ise sufilere mahsustur ve nefs muhasebesi, vecdi haller, zevki inkişaf ve tasavvufi birtakım ıstılahların izahı gibi hususları içermektedir(...) Gazzali ise İhya'sında, fıkh-ı zahir ve fıkh-ı batın olarak tanımlanabilecek bu iki yaklaşım biçiminin arasını telif ederek tasavvuf geleneği ve adabını sufilere mahsus terminolojiyle birlikte sonraki kuşakları için anlaşılır bir şekilde izah etmiştir.
İnsan, yüksek bir idrak seviyesinde yaratılmıştır; yani o, kendi idrakini de idrak edebilmekte ve kendi üzerine kapanarak kendini gözleyebilmekte, "nefs muhasebesi" (autocritique) yapabilmektedir.
Reklam
Allah (Subhanehu ve Tealâ) insanı şerefli ve üstün olarak yaratmıştır. Kulların geçici dünya hayatında Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya karşı olan kulluk vazifelerini yerine getirmelerini ve imtihanları kazanmakla mükellef kılmıştır. Bu itibarla insanın dünyadaki asli görevi de Allah (Subhanehu ve Tealâ)’ya ibadet ve taattır. Nitekim Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur: “ İnsanları ve cinleri ancak bana ibadet etsinler diye yarattım .” (51 Zâriyat/56) Fakat insan zamanla bu aslî görevlerinden uzaklaş makta ve günahlara dalmaktadır. Bunun sebebi nefsin kötü istek ve arzularına uymaktır. Nefsin iki manası vardır: Birincisi : İnsanın içerisinde gazap ve şehvet kuvvet leriyle, Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın emir ve yasakları nın dışında hareket etmesini isteyen ve devamlı olarak kötülüğü tavsiye eden, sahibini günaha meylettirmeye çalışan varlık manasındadır. Nitekim Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Sizin en büyük düşmanınız koltuğunuzun altında saklamış olduğunuz nefsinizdir.” İkincisi : Allah (Subhanehu ve Tealâ)’nın emir ve ya saklarını dinleyerek O’nu razı etmeye çalışan nefistir. Nitekim Allah (Subhanehu ve Tealâ) şöyle buyurmuştur: “Ey huzur içinde olan nefs! Sen Rabbinden razı, Rabbin de senden razı olarak Rabbi'ne dön!” (89 Fecr/27,28)
Sayfa 22 - E-KitapKitabı okudu
'Kendini önemli ve özel hissetmek' dediğimiz şey bizim geleneğimizde ki karşılığı 'nefsi azdırmaktır' vesselam. Egoyu yükseltmek yani.
Ben nefsimden çok şey çektim. Reis Bey! Ben nefsimden razı değilim... Siz, nefsinizin baskısını hak sanıyorsunuz! Nefsinizle mağrursunuz! Bu dünya dört köşe değildir, Reis Bey!..
Sayfa 39 - BÜYÜK DOĞU YAYINLARIKitabı okudu
Yazılarımda sık sık köyle ilgili hatıralarıma sığınıyorum. Sığınmak ne tuhaf şey. Hatıralar, derinden yaşanmış olayların pıtrak gibi gün yüzüne çıkması. Bir anda seni sımsıcak sarıp sarmalaması. Gözyaşlarının yanaklarından ılık ılık akması. Gözyaşı ne büyük bir rahmet, gözyaşı ne büyük bir nimet. Gözyaşları insana insan olduğunu gösteriyor. Gözyaşları, ben kimim? Ölüm ne demek? Sorularını burgu burgu zihnine sokarak benlik ile ölüm arasında ürpertici bir kardeşlik münasebeti örüyor. Gözyaşları insana derin bir nefs muhasebesi temin ediyor. Gözyaşları aciz olduğunun idrakini yaşatarak kalpleri yüceltiyor. Evet, yüceliyorsun. Gözyaşları bir arınma kurnası olarak bizi Rabbimizle en saf ve halis irtibata geçiriyor. Hatırlamak, insana meçhul olan ruhun bir aksiyonu. İnsan olarak aciz varlıklarız. En hoyratça alıp verdiğimiz nefesten mahrum kalsak işimiz tamam. Hatıralarıma sığınıyorum. Annem yok babam yok, amcam, dayım, dedem ve ninem yok. Sığınacak insan sayısı azaldıkça hatıralara sığınmaktan başka bir çarem yok. Hatıralarımda hayatta olsaydılar sığınacağım bütün bu sevdiklerimle birlikte olabiliyorum. Zaman ve mekân ötesi bir âlemde yaşanan bütün güzellikleri bir film şeridi gibi görüyorum.
266 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.