Ahlâk Yaralarımız!
Dalkavukluk… Bugün, fertlerin, maddî ve manevî bütün iş ve menfaat sahalarında, büyükleriyle münasebetini düzenleyen ve neticeyi sağlayan biricik tılsım… Manzara şudur: Bütün cemiyet, bir mıknatıs kutbu üzerinde birbirinin eteğine yapışmış demir parçaları gibi, en küçüğünden en büyüğüne doğru birbirinin dalkavuğu vaziyetinde…
Nefsanî tefsirci ile reformacılar arasındaki fark şudur ki, reformacılar, hiçbir eksik ve fazla kabul etmeyen din bütününe, dışarıdan; akıllarınca güzelleştirici ve iyileştirici unsurları ilâve etmekte mahzur görmedikleri hâlde, nefsanî tefsirciler, dışardan unsur davet etmezler, fakat dinin zâtî hükümlerini kendi içinde diledikleri gibi tefsire yeltenirler. Bu tefsirlerde, sâik sadece nefsaniyetleri ve keyifleridir. Bunlardan bir kısım, üstelik din ve ilim de satarlar ve bunlar dinî mânâda gerçek bilgi iddia eder ve sağlam bir âkîde taşıdıklarına kendilerini ve herkesi inandırmak isterler...
Sayfa 159 - 6 Beklediğimiz İnkılâp, Nefsanî Tefsirci, 6.Baskı, Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
· Yine bunlardan bir kısım edindiği en kaba ilk mektep bilgisi ve en bayağı okur – yazarlık gayretiyle, âlemde teselli formüllerinin en gülüncü halinde bir nakarat tutturur; «Allahla kul arasına kimse giremez; bu iş tavassut kabul etmez!» ... Bu şifasız budalalar, Üsküdar’dan Beşiktaş’a gitmek için bile bir rehbere muhtaçken, Allaha giden sonsuz girift yolda kılavuzsuzduk iddiasının sefaletini kavrayamazlar. Bunlara «Peygamber de mi lüzumsuz?» diye sorulduğu vakit biraz şaşırırlar, ezilip büzülürler ve cevap verirler: «O değil ama ondan başka herkes lüzumsuz!» ... Hasılı bu bedbahtlar, ellerinden gelse Peygamberi bile aradan kaldırmaya razı bir nefs istiklâliyle Allaha yalnız gitmek sevdasında mütereddit sınıflara yeni bir İslamiyet telkinine kalkışmaya kadar gidebilirler.
Yine bunlardan bir kısım, edindiği en kaba ilk mektep bilgisi ve en bayağı okur-yazarlık gayretiyle, âlemde teselli formüllerinin en gülüncü halinde bir nakarat tutturur; "Allah'la kul arasına kimse giremez; bu iş tavassut kabul etmez!"... Bu şifasız budalalar, Üsküdardan Beşiktaşa gitmek için bile bir rehbere muhtaçken, Allah'a giden sonsuz girift yolda kılavuzsuzluk iddiasının sefaletini kavrıyamazlar. Bunlara " Peygamber de mi lüzumsuz?" diye sorulduğu vakit biraz şaşırılar, ezilip büzülürler ve cevap verirler: "O değil ama ondan başka herkes lüzumsuz!" Hasılı bu bedbahtlar, ellerinden gelse Peygamberi bile aradan kaldırmaya razı bir nefs istiklâliyle Allah'a yalnız gitmek sevdasına mütereddid sınıflara yeni bir İslâmiyet telkinine kalkışmaya kadar gidebilirler.
“Allah’la kul arasına kimse giremez; bu iş tavassut kabul etmez!”… Bu şifasız budalalar, Üsküdar’dan Beşiktaş’a gitmek için bile bir rehbere muhtaçken, Allah’a giden sonsuz girift yolda kılavuzsuzluk iddiasının sefaletini kavrayamazlar. Bunlara “Peygamber de mi lüzumsuz?” diye sorulduğu vakit buna biraz şaşırırlar, ezilip büzülürler ve cevap verirler: “O değil ama, ondan başka herkes lüzumsuz!” Hasılı bu bedbahtlar, ellerinden gelse peygamberi bile aradan kaldırmaya razı bir nefs istiklaliyle Allah’a yalnız gitmek sevdasında mütereddit sınıflara yeni bir İslamiyet telkinine kalkışmaya kadar gidebilir.
Sayfa 177 - Büyük Doğu Yayınları 30. BasımKitabı okudu