Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Zulme karşı mücadeleler yozlaşarak "kimlik siyaseti"ne ve/veya ayrılıkçılık"a dönüşebilir. Bunların ikisi de çıkmaz sokaktır. İkisi de başat durumdaki bölünme ideolojisinin tersine çevrilmesinden (beyaza karşı siyah, erkeğe karşı kadın, eşcinsel olmayana karşı LGBT, Hiristiyana karşı Müslüman, Türke karşı Kürt) başka bir şey değildir. Ezilenler, tarih boyunca en büyük zaferlerini, sistemin bölücü kategorilerini reddederek, herkesin ortak insanlığını vurgulayarak, başka grupları dayanışmaya çağırarak ve aşağıdan kitlesel birleşik mücadeleye girişerek kazanmışlardır.
Kapitalizmin temel çelişkisi, işyerinde düşük ücretleri dayatırken pazar yerinde yüksek harcamalara gereksinim duymasıdır. Uzun dönemde ikisini birden yapamazsınız. Maliyetleri düşürüp kârları artırmak için ücretler bastırıldığında işçilerin, emekleriyle ürettikleri malları satın almaya güçleri yetmez. Ama eğer ücretler artıp kârlar düşerse, kapitalistleri yatırım yapmaya teşvik edecek bir şey olmaz. Çünkü sisteme güç veren kâr arayışıdır.
Reklam
Eylemle desteklenmeyen fikirler güçsüzdür. Fikirlerle desteklenmeyen bir eylemin de yönü belirsizdir.
… sınıflı toplum, sıradan insanları hayatta kalma mücadelesinde birbirine düşürür. Yönetici sınıf, insanların kendilerini sömürenlere karşı birleşmesi ihtimalini azaltan ayrışmaları besleyerek bu durumdan istifade eder.
Engels, 1886’da manzarayı inceleyerek dünyanın “sürekli ve kronik bir depresyonun umutsuzluk batağında” olduğu sonucuna varmıştı. Bunun ölçütü, işsizlerin kötü haliydi: “Birbirini izleyen her kış, şu soruyu yeniden gündeme getiriyor: ‘İşsizleri ne yapmalı?’ Ama işsizlerin sayısı yıldan yıla kabarırken, ortada bu soruya cevap verecek hiç kimse yok”.
Reklam
Sömürüyü, yönetici sınıfın uyguladığı şiddeti ve ezilenlerin mücadelelerini kasten önemsiz gösteriyorlar.
Güzel bir açıklama
Tarih bir silahtır. Geçmişi kavrama şeklimiz bugün nasıl hareket edeceğimizi etkiler. Bu nedenledir ki tarih aslında siyasi ve tartışmalı bir alandır.
Kısacası, tarihten çıkarılacak en önemli ders, yaptıklarımızın önemli olduğudur
Taksim Ayaklanması başlamadan önce Marksist Dünya Tarihi’nin Türkçeye çevrilmesine karar vermiştik. Sanırım zamanlaması manidar oldu. Bu kitabın, Türkiye’de giderek daha fazla sayıda insanın harekete geçmesine ufak da olsa bir katkısı olacağını umut ediyorum. Çünkü amacı budur. Amacım tarihin önceden belirlenmiş sonuçları olmayan, açık uçlu bir süreç olduğunu; yaptıklarımızla onu tekrar tekrar şekillendirdiğimizi; keza olumsal bir süreç olduğunu, öyle ki bir karabasan gibi üstümüze çöken neoliberal düzenin büyük krizinin, bundan önceki kapitalist krizler gibi faşizmle ve savaşla sonlanmasının gerekmeyip aksine toplumsal dönüşümle sonuçlanabileceğini göstermekti.
Reklam
Selam olsun yoldaşlara
1917 Rusyası’nın Bolşevik Parti deneyimi, tarihin en iyi örneği olmaya devam ediyor. “Barış, Ekmek ve Toprak” sloganı, devrimci hareketin amaçlarını berraklaştırarak, olası en geniş kitlenin devrimci öncünün önderliğinde birleşmesini sağlamıştı. “Tüm İktidar Sovyetlere”, büyük bir doğrudan demokrasi ağı olan işçi, asker ve köylü konseylerini, eski devlet aygıtına alternatif konuma getirmişti. Ekim Devrimi, bu iki sloganın pratiğe geçirilmesiydi.
Erdoğan’ın AKP rejimi, İslam bayrağını sallayarak ve kürtaj, zina, içki ile ilgili yasaklar gibi simgesel muhafazakâr politikaları destekleyerek, Türkiye toplumunun en geri kesimleri arasında kendisine bir seçmen tabanı oluşturmuş durumda. Ancak bu, dünyanın geri kalanında siyaset seçkinlerinin destekledikleri neoliberal programdan özünde farksız olan, katı bir programı sarıp sarmalayan yeşil renkli bir ambalaj kâğıdıdır.
Taksim Meydanı, küresel direnişin simgelerinden biri olarak Atina’nın Syntagma, Kahire’nin Tahrir ve Madrid’in Puerta del Sol meydanlarıyla birlikte anılıyor artık. Taksim’de çevik kuvvet polisiyle çatışan on binler, Türkiye’nin dört bir yanında sokak gösterilerinde yüz binlerin yürüdüğüne, yol kenarlarıyla balkonlardan onları milyonların alkışlarıyla desteklediğine tanıklık eden bir kitle hareketinin militan öncüleriydiler. Meydan uğruna verilen kavga, göstericilerin bir süreliğine geri çekilip binalarda ve meydanın hemen dışındaki barikatların gerisinde sığınacak yer aramaları sonucunda meydanı çevreleyen sokaklara taştı. Ama bıkıp usanmadan tekrar tekrar meydana akın ederek, bu önemli kamusal mekânın kontrolü mücadelesini canlı tuttular. Yeni kitle hareketi demokrasisi, değişime kapalı neoliberal rejimin kibrine ve çürümüşlüğüne meydan okuyordu. Rejim, bu meydan okumaya bildiği tek yöntemle yanıt verdi: Coplarla, TOMA’larla, gaz ve ses bombalarıyla.
Halk devrimi heyulası, Fransız yönetici sınıfı üzerinde kol geziyordu. Daha radikal güçlerin, cumhuriyetçi hükümeti devirme amaçlı iki girişimi başarısız oldu ama hükümet liderleri güç kaybettiklerini anladılar. “Silahlı Paris demek, silahlı devrim demektir”, diye yazıyordu Marx. Öyle gözüküyordu ki Prusyalılar ile devrim arasında seçim yapmak gerekiyordu. Burjuva cumhuriyetçiler şehri düşmana teslim etmeyi seçtiler.
Halktan kazı çalan adamı astılar, Kadını kırbaçladılar, Ama kazdan ortak olanı çalan, O asıl haine hiç dokunmadılar.
527 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.