488 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Mater Serisi 2!!
Arachnoid Mater, Pia Mater kitabının devamı. Pia Mater’ in 46. bölümde bitmesi üzerine bu kitabımız da 47. bölümden başlıyor. Yazar, kitabın başında uyarıyor: “Şu an ellerinizin arasında duran Arachnoid Mater adlı kitap, 3 kitaptan oluşan Mater Serisinin ikinci kitabıdır. O nedenle Bölüm 47’ den başlamaktadır. Eğer serinin ilk kitabı olan Pia Mater’ i okumadıysanız lütfen elinizdeki kitabı usulca aldığınız rafa geri koyunuz.” Pia Mater’ in sonunda Tesla’ nın Alef’ ten öğrendiği bilgiler tüm hayatını değiştiriyor. Hatta adını bile. Tesla’ nın Pia’ ya yolculuğu başlıyor. Pia kim? Adım adım okuyoruz. Pia’ ya ek olarak yeni karakterlerin de katıldığını görüyoruz. İsimler yine tuhaf ama şaşırmıyoruz: Atlas, Alhazen, Noah, Dura, Coccyx… Hiç kimsenin varlığını bilmediği çok büyük, gizli bir güç olan Neon’ un yapısını görüyoruz. Bu yapının içinde Orion, Kranial ve Optogenleri öğreniyoruz. Bir nevi alt üst ilişkisi. Arachnoid Mater; Pia Mater’ in hemen üzerinde yer alan ve görünüş olarak örümcek ağını andıran bir diğer tabakasına denir. Kitapta olayların kurgusu, bilimsel verilerin net ve sıkmadan işlenişi, bilim için verilen emek, bilim uğruna kaybedilen, katledilen muazzam beyinler… Severek okuyoruz, kitabın sonu bir bomba etkisi yaratıyor bizde. Okuyun, okutun, kitapla ve merakla kalın!
Arachnoid Mater
Arachnoid MaterSerkan Karaismailoğlu · Elma Yayınevi · 20207,8bin okunma
Reklam
"Béla Tarr, şeylerin bireylerin üzerine asılma biçimini filme alır. Bu şeyler, pencerenin önündeki yorulmak bilmez teleferikler, binaların sıvası dökülmüş duvarları, bar tezgâhındaki bardak yığınları, bilardo toplarının gürültüsü veya Titanik Bar'ın italik harflerinin baştan çıkarıcı neon ışıkları olabilir."
“There are new gods growing in America, clinging to growing knots of belief: gods of credit card and freeway, of Internet and telephone, of radio and hospital and television, gods of plastic and of beeper and of neon. Proud gods, fat and foolish creatures, puffed up with their own newness and importance. "They are aware of us, they fear us, and they hate us," said Odin. "You are fooling yourselves if you believe otherwise.”
74 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
10 saatte okudu
"Bu cehenneme şeytan bile daha fazla dayanamaz."
*spoi içerir* Avare - Leman Gölü Kıyısında Olay - Nişan Leporella ve Ay Işığı Sokağı; tercihleri ve yaşamları çok farklı insanlar, ama ortak bir noktaları var: Ölüm. Kocasının gelip ondan özür dilemesini, yalvarmasını bekleyen bir kadın veyahut birazdan kendi ülkesinin askerleriyle karşılaşıp kurtulmayı bekleyen bir adam. Ölüm akıllarında asla yer edinememiş bir düşünceyi o anlarda. Tâ ki ay ışığında parlayan bir bıçakla, bir kaç askerle karşılaşan kadar. İşte o zaman anladılar ölümün bir gölge misali onları çepeçevre sardığını ve en savunmasız anlarında damarlarındaki kanın her zerresine kadar onları kurutacağını. Kişi hayatında yüzlerce, binlerce insanla karşılaşır. Ama hiç merak etmez, geçmişini, geleceğini ve de ne zaman öleceğini. Belki de çoğu insanın ölümünden önceki bir kaç saate şahitlik ettik. Belki de karşılaştığımız bazı insanlar şu an hayatta değiller. Bu "küçük ayrıntılar" gazetede veya televizyonda verilen ölüm haberleri arasında tanıdık bir simaya denk gelinceye kadar aklımızın kuytu köşelerindedir. Haberler bitince ise zihnimizin derinliklerinde saklanmayı bırakmış, aksine neon ışıklarla kendini belli eder. Ölüm kaçınılmazdır, kaçınılmaz ve belirsiz.
Ay Işığı Sokağı
Ay Işığı SokağıStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202166,8bin okunma
IŞIK MEZARLIĞI birden demir kuşlar fazla şehir demir ağaçların tamamladığı yeşilden sarıya gözleri değişir gagaları kırmızı neon yaprağı asmalımesçit’te dolmuş durağı yarı gece açıkça geçilmiştir
Reklam
Beden ruha bürünemez
" İçimde siren sesi çalan bir kasaba var, soluk gök altında alacakaranlık kuşağı yaşıyorlar, Dışımda neşeli ıslıklar çalan mutlu ve aptal bir adam var. Aralarında yürüdüğü neon çimenlerle pek uyumlu görünüyorlar. Pek iyi anlaşamadıkları için birbirleri arasında sonuçsuz, sonsuz mahkemeler kuruyorlar. Eh pek tabii her ikisi de bıkkınlar "
SAHİ EN SON NE ZAMAN GÖRMÜŞ VE DUYMUŞ OLUYORUZ...!!
"" Çağımızın en büyük iki sorunu körlük ve sağırlıktır.. Ne yaratılış düzenindeki işaretleri görebiliyor ne de kulağımıza fısıldanan hakikatleri duyabiliyoruz. Kendi kendimize ürettiğimiz karanlık ve gürültü düzeninde görmenin ve duymanın manasından haberdar bile değiliz. Görmeyi ekranda kayıp giden görüntülere bakmak zannediyoruz. Duymayı makinaların seslerini, telefonların uyarılarını ve alarmlarını duymak zannediyoruz. Şehrin yapay ışıkları yüzünden milyonlarca yıldızın her gece gökyüzünde sergilediği muhteşem tabloyu göremiyoruz. Neon ışıklarının yüzümüze vuran yansımasını aydınlanma ve işrak sanıyoruz. Kendi gürültümüzün bastırdığı seslerin farkında bile değiliz.. Doğal bir su sesini, kuzunun melemesini, ağaçların hışırtısını, dalgaların sesini, rüzgarın nağmesini... En son ne zaman duyduk acaba??
Sayfa 280 - İnsan YayınlarıKitabı okudu
Zihnimde Skylar'ın başının üstünde devasa, neon ışıklı parlak bir tabela vardı. Üzerinde 'DİKKAT! SAKIN YAKLAŞMA' yazıyordu. Buna rağmen kendimi ona daha fazla yaklaşırken buluyordum.
Kendimi asal gazlar gibi hissediyorum...
"Asal" sözcüğü Yunanca "etkin olmayan" anlamına gelmektedir. Argon, içinde helyum, neon, kripton, ksenon ve radon gazlarının da bulunduğu kimyasal tembeller grubunda yer alır. Bu elementlerin değerlikleri sıfır olduğu için, Periyodik Sistem'de Sıfırına Grupta bulunurlar. Asal gaz atomlarının elektron alıp, verme yeteneği yoktur. Kimyacılar onlan harekete geçirmek için neler yapmadılar ki! En inatçı metallerin kaynayan sıvılara dönüşeceği sıcaklıklara kadar ısıttılar; katılaşana kadar soğuttular; üzerlerine büyük bir elektrik akımı uyguladılar ve sonra onları en şiddetli kimyasal tepkenler ile etkileşime soktular. Ancak hepsi boştu! Diğer elementlerin kendilerini kimyasal birliğin kolları arasına çoktan bırakacakları bir noktada, asal gazlar heyecansız öylece duruyorlardı.
Sayfa 26 - TÜBİTAK YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
"Kalabalığın, uğultunun ve neon ışıklarının arasında, alt katımda bütün gece açık bakkal ve sokağın köşesinde eve servis yapan muhteşem Etiyopya restoranıyla kendimi evimde hissettim; dışarı adımımı attığım anda katkıda bulunabildiğim ve bir şeyler kapabildiğim bir dünyanın parçası oluyordum sanki. Bunu kelimelere dökmek oldukça zor ancak psikolojik olarak şehirde kendime banliyöde beceremeyeceğim şekilde göz kulak olabildiğimi hissediyordum."
Sayfa 38 - NebulaKitabı okudu
Kemal de Fisun’u şu şekil aramıştı dkdkdkdk
Evlerinde tam yirmisekiz değişik ses ve kimlikte telefon açıp onu sordum ve duvar ilanlarında, afişlerde, yanıp sönen neon lambalarda, dönerci, Piyangocu ve eczane vitrinlerinde görüp hayalimle onlardan söküp çıkardığım harflerle her gün otuzdokuz kere Canan demeden eve dönmedim, ama Canan gelmedi.
Sırf biri bunu yapmam gerektiğini söyledi diye dünyanın yaşam gücünü çekip geride bir ceset bırakmak. Sırf biri parmağıyla işaret edip "Bak şunlar, şu ilerdekiler kötü adamlar," dedi diye. Öldür diyorlar. Öldür çünkü bize güveniyorsun. Öldür çünkü doğru taraf için savaşıyorsun. Öldür çünkü onlar kötü, biz iyiyiz. Öldür çünkü sana öldürmeni söylüyoruz. Çünkü bazı insanlar öyle aptal ki iyiyle kötünün kalın, neon çizgilerle ayrıldığını sanıyorlar. Bu tür bir ayrımı yapmanın ve ardından temiz bir vicdanla uykuya dalmanın kolay olduğunu. Çünkü bunda herhangi bir sakınca görmüyorlar.
Sayfa 162
Beni evden çıkıp sokaklarda gezinmeye zorlayan şey ne? Tek başıma dalgın dalgın dolaşıyorum ve bu insanı gevşeten bir yaz gecesi gezintisi değil, bir yere varma acelesi içindeyim – ama nereye? Ara sokaklara giriyor, kapı aralıklarına bakıyor, kepenkleri yarı aralık pencerelerden içeriyi dikizliyor ve konuşacak birilerini bulmak istiyor, ama aynı zamanda karşıma birileri çıkacak diye korkuyorum. Bir sokaktan çıkıp ötekine dalıyorum, sonu gelmeyen bir dolambaçta kendimi şehrin neon ışıklı kafesinin içine fırlatıyorum. Aranıyorum... ama neyi?
Sayfa 87 - Koridor YayınlarıKitabı okudu
1.406 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.