Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bana, bizim Doğu Akdeniz böyledir, değişmez, hi­zipler, iltimas, rüşvet, edepsiz bir nepotizm her zaman olacak, buna alışmaktan başka bir seçeneğimiz yok deyip duruyorlar. Bütün bunları reddettiğim için de kibirli ol­makla hatta hoşgörüsüzlükle suçlanıyorum. Ülkesinin bu arkaik yapıdan biraz olsun çıkmasını, yozlaşmanın ve şiddetin azalmasını istemek kibir sayılabilir mi? Üstün­körü bir demokrasi ve hep kesintiye uğrayan bir iç barışla yetinmek istememek kibir veya hoşgörüsüzlük diye algı­lanabilir mi?
128 syf.
·
Puan vermedi
14. yüzyılda, perfectus belaslatinas isimli bir rahibin, çalıştığı manastır başta olmak üzere tüm manastır dünyasında yaşanan kayırmacılık, nepotizm, otoriteye boyun eğme, dünyevileşme süreçlerini adım adım anlattığı bir el yazması kitap. kitabı bulup özet çevirisini yapıp gün yüzüne çıkaran kişi prof. dr. kemal gözler. kitapta özetle, normalde idari anlamda özerk olan ve dini işler dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyen, dünya ile bağlantılarını kesmiş, kendi hallerinde yaşayan rahiplerden oluşan manastırların, bağlı bulundukları "potestas ordinis" (düzenleyici üst kuruluş) tarafından nasıl adım adım ele geçirildikleri, düzenlerinin nasıl değiştirildikleri, kalitelerinin nasıl bozulduğu aşama aşama anlatılıyor. kitabın yazarı perfectus belaslatinas, uzun yıllar alan bu dönüşümün önüne geçememelerinin sebebi olarak "korku"yu gösteriyor: “korktuk. dünya nimetlerinden vazgeçip, manastırlara kapanan biz rahiplerin, meğerse yitirecek ne kadar da çok şeyi varmış!" kitabı, içinde günümüzle inanılmaz bağlantılı, hatta yer yer bire bir aynı durumlar geçtiği için önemsiyorum. boğaziçi üniversitesi'ne paraşütle atanan kayyum rektör ile manastıra o manastırda çalışmayan, hatta çalışabilmesi için gerekli olan eğitim seviyesinde dahi bulunmayan, sırf akraba kontenjanından atanan rahip arasında hiçbir fark yok. kitap ile ilgili tek olumsuz gözlemim, çeviride latince bazı kelimelerin türkçeleştirilmeden, orijinal hallerinde bırakılmasıydı. kemal gözler bu durumu "bazı latince ifadeleri güzelliklerinden dolayı aynen bıraktım." şeklinde açıklıyor ama bir yerden sonra insan okurken yoruluyor.
Kurbağa Manastırı
Kurbağa ManastırıPerfectus Belaslatinas · Kırmızı Kedi Yayınevi · 202150 okunma
Reklam
Sarp Yokuş
Faiz(kredi)/zina/fuhuş/uyuşturucu/alkol/tamahkarlık/yalakalık/yalancılık/nepotizm/takiyye/spekülasyon/adam idare etme/yanlışı sahiplenme gibi şeyleri yapamayan müslim'lerin hayatı bu cahilye toplumunda çok zor.Dinleri dünya olana herşey kolay,müslim'lere ise "Sarp yokuş"...
Bana, bizim Doğu Akdeniz böyledir, değişmez, hi­zipler, iltimas, rüşvet, edepsiz bir nepotizm her zaman olacak, buna alışmaktan başka bir seçeneğimiz yok deyip duruyorlar. Bütün bunları reddettiğim için de kibirli ol­makla hatta hoşgörüsüzlükle suçlanıyorum. Ülkesinin bu arkaik yapıdan biraz olsun çıkmasını, yozlaşmanın ve şiddetin azalmasını istemek kibir sayılabilir mi? Üstün­körü bir demokrasi ve hep kesintiye uğrayan bir iç barışla yetinmek istememek kibir veya hoşgörüsüzlük diye algı­lanabilir mi?
Ölümün sıradanlaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Neredeyse ölümlerden ölüm beğen ülkesi hâline getirildik. Yaşamaktan çok ölüme yakın bırakılmış insanlar gibiyiz. Ölüme en yakın bırakıldığımız alan ise ihmal cinayetleri. Öyle bir hâle geldi ki, her an herkes bir ihmal cinayeti kurbanı adayı hâline geldi. İhmal, denetimsizlik, görevi suistimal, boş vermişlik, kendini yasa ve hukukun üstünde görme, nepotizm hepsi bir araya geldiğinde kaza adı altında cinayetler işlenmeye başladı.
Sayfa 131 - A7 Kitap
Reklam
Devlet kurumları, feodalite ve imparatorluklar döneminde, büyük arazi ve toprak sahiplerine, endüstri devriminden sonrada sermaye sahiplerine, diğer sosyo-ekonomik kesimlere göre daha fazla yakınlık göstermekte ve bu sınıfların devlet üzerinde ağır bir hegemonya kurmasına firsat vermekteydi. Sermaye sınıfının varlığı herhangi bir ülke ekonomisi için üretim, istihdam, ihracat, milli gelir artışı ve vergi kazancı gibi makro ekonomik değişkenlerin yaratılmasında çok büyük imkanlar yaratır. Ancak, sermaye sınıfının gereğinden fazla devlet işlerine ve yönetim süreçlerine karışması, gerçek girişimci ve yatırımcı yeni sınıfların doğu şunu engeller. Girişimci ve yatırımcı işverenler yerine, büyük bir ihtimalle devlet imkanlarını rant ekonomisine dönüştüren vurguncu ve talancı zenginler gerçeğini ortaya çıkarır. Rüşvet, ihale ve vergi usulsüzlükleri, kayırmacılık, hırsızlık, yandaşlık ve nepotizm gibi ahlâki sorunlarda çok büyük artışlar meydana gelir. Ayrıca, sermaye sınıfı ile çıkar birliği hâlinde olan siyasetçi ve kamu görevlileri, mevcut vurgun düzeninin devamı için toplumun diğer sosyal kesimleri üzerine baskı kurabilirler. Böylece devlet kurumu ülkedeki bütün halkın devleti olmaktan çıkarak, sadece türedi ve rantçı bir zengin sınıfının yönetim cihazı haline gelebilir.
Sayfa 147Kitabı okudu
311 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
Kitapları bitirmeden inceleme notu düşmek pek adetim değil ama bu kitap beni çok sarstı, etkiledi. Türlü çeşitli sektörlerden çalışan insanların seslerinin duyulması gerekli. Zaten genel olarak taşeronluk, nepotizm, particilik gibi dertlerle boğuşan iş hayatı bir de pandemi yükü altında defolarını iyice oraya çıkarmış görünüyor. Devlet, iş dünyası, ekonomi hayatı kimi insan yerine koyuyor, kimin -askerdeki eğitim zayiatı gibi- ölmesi makul karşılanır, bunları yüzümüze yüzümüze çarpıyor. Okumaktan bu kadar acı duyduğum ama elimden de bırakamadığım son kitap galiba on yıllarca önce okuduğum Gazap Üzümleri'ydi. Bugün yaşananları anlatan ve tarihe sağlam bir not düşen bu eseri okumayı şiddetle önerebilirim.
Pandemi Zayiatı
Pandemi ZayiatıPınar Öğünç · İletişim Yayınları · 202110 okunma
“Nomos-namus anlayışı, nepotizm (gohumbazlık) ki sülâle ve aşireti veya hemşehrileri kapsar; pederşâhî düzen, kadın-erkek ayırımına dayanan ve bu nedenle iki cinsin birlikte paylaşmadığı hayatın sosyal ve kültürel kalıpları her din mensubu için ortak geçerli kurallar ve engellerdir ve bu keyfiyet ortak hatları olan bir hayat tarzı yaratmıştır.”
235 öğeden 141 ile 150 arasındakiler gösteriliyor.