Kısmet mi? Doğrusu güzel özür! Öyleyse dünyanın suçunu işle, hırsızlık et, adam öldür, dolandır, sonra da "Kader böyleymiş, talihim yaptırdı" diye özür dile. Oh! Nerede bu bolluk!
Mobbing Bank Diyor ki;
İnsan aslında çok çaresiz bir varlık. Günümüzde insanın biyolojik yapısına aşırı yük yüklendiği için varlık ve yokluk arasında nerede olduğunun bile farkında olmayan milyarlarca insan arasında yaşam savaşı veriyoruz. Çoğu insan o kadar temkinli bir mesafe de duruyor ki doğruya, iyiye, güzele yaklaşmaya korkuyor. Çünkü bugüne kadar aldatılmış olmanın iç burukluğu ile bilinci tahrip olmuş insanların hiç olmak gibi bir beklentileri yok. Hiç olmaya gelmediyse insanı diğer canlılardan ayıran ne ola? Us/duyunç bağlantı duvarları çökertilmiş insanlığı yerinden hangi ahlak ve kim nasıl kaldıracak? İnsanlığın kendisi kendisinden vazgeçmiş iken bu nasıl olacak? Önder Karaçay
Reklam
aşk Düşündüm, düşündüm. Aklımı, kalbimi, bildiklerimi, bilme- diklerimi, içimi dışımı, önünü sonunu yokladım; aşkın, özünde bir arayış olduğunu anladım. “Bu yüzden sürekli nesnesi değişi- yor.” dedim kendi kendime. Arayışı bırakıp bir yere takıldığımızda onu bizden çeşitli şekil- lerde çekip alıyor, Kendini bulana kadar aramayı sürdürmemizi isteyen, “Buldum.” sanmamıza razı olmuyor. Melekleri anlatırken bir kez daha anladım içimizdeki kusur- suz sevgilinin, aslında neden ulaşılamaz olduğunu. Bu boyutla yetindiğimizde bulamayız çünkü onu. Nereye varsak ulaşamamış hissetmemiz bu yüzden. Bu yüzden damağımızdaki eksik tat. İçimizdeki boşluk bu yüzden. Olmamışlık hissini kaybedip fena aleminde eriştiklerimizle aşkımızın kemale vardığını düşündüğümüzde kalp kapanıyor (mühürlenme). Kalp, arayışı hedefe varmadan bitirmiş birine rehberlik ede- meyeceği için orayı terk ediyor. Arayışımız daim olsun, ta varana kadar. Vardığımız zaman da ardımızdakiler bizi kaybetmiş değil, asıl o zaman kazanmış olsunlar. 21 Ocak 2021
Peki deniz nerede?
Sekiz yıl Anadolu'da dolaştıktan sonra, sonunda İstanbul'a dönüyoruz, diye çoluk çocuk bizi bir sevinç almıştı. Bu anlattığım on yıl önce. İstanbul'a geldik, hiç olmazsa İstanbul'un tadını çıkaralım, deniz kıyısında bir ev tutalım, dedik. Ne mümkün... Deniz kıyısında bulamadık, denize yakın bir yer olsun dedik. O da olmadı...
Nesin yayınlarıKitabı okudu
Ne zaman yürüyüşe çıksa kendisini geride bırakıyormuş gibi hissediyordu, kendini sokaklardaki harekete teslim etmekle, gören bir göze indirgemekle, düşünmekten kurtuluyordu ve bu da ona öncelikle bir nebze huzur veriyor, içinde sağlıklı bir boşluk yaratıyordu. Dünya onun dışındaydı, çevresindeydi, önündeydi ve dünyanın değişme hızı, herhangi bir şey üzerinde uzun boylu oyalanmasına engel oluyordu. Önemli olan hareket etmekti, bir ayağını ötekinin önüne koymak ve kendini bedeninin gidişine teslim etmekti. Amaçsızca dolaşınca her yer birbirinden farksız oluyor, nerede bulunduğunun önemi kalmıyordu. Hiçbiryerde olmadığını hissettiği yürüyüşleri, en iyi yürüyüşleriydi. Ve bu da onun çevresinden istediği tek şeydi aslında: hiçbir yerde olmamak.
Kendisine şef ve önder arayan Müslüman Türk çocuğu, eğer kendinde irade kuvveti varsa, onu tarihte ve toprağının altında bulacaktır. Ancak Kur'an'daki sonsuzluğu görmeyen, ummandaki benliğini tanımayan şaşkın hasta, şefini nerede bulsun? Ağlarsa da inlerse de haklıdır. Yokluk onun kendindendir. İradesini felce uğratan kendindeki zehirdir. Şefleri büyük sürünün önünde değil, her birimizin iradesinin ta içinde arayalım. Şefimiz aşkımızdır. Onu kalbimizde alkışlayalım. Bütün bir ömür dövülen kalp, en büyük ve cesur önderdir.
Sayfa 28 - DergahKitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 51 ile 60 arasındakiler gösteriliyor.