Mutsuz bir kadın ne kadar güzel olabilirse o da o kadar olmuştu.
Bitti. Sanırım ben de bittim. Bazı bitişlerin ardından başlamak zordur ama bir yerden başlamalıyım sanırım yazmaya. O bir yer neresi onu da bilmiyorum. Bir kitap okudum hayatım değişti, der
Orhan Pamuk, ekliyorum: "Bir kitap okudum, başıma gelmeyen kalmadı."
Yolculuktan yolculuğa sürüklenirken, zamandan zamana savrulurken buldum kendimi. Bir
E-book olarak okumak İsterseniz.
drive.google.com/file/d/1upa9t7o...
Her son yeni bir başlangıca gebedir. Bitmek; kimine göre bir son, başkasına göre yeniden doğuştur. Her şeyin sonu olduğu gibi bununda bir sonu vardır. Geç olsa da öğrendim artık. Şimdi baktığımda geride ne bırakabiliyorum ve siz
Koçali Prenses'e âşıkmış. Onu saf ve temiz bir sevgiyle seviyormuş. Ona kalırsa bunda hiçbir yanlışlık yokmuş. Nasıl bir yanlışlık ola- bilirmiş ki? Sevmenin neresi yanlışmış? Bahçede birlikteyken, Padişah'ın kızı kelebek kovalar ya da çelik- çomak oynarken Koçali'nin içine anlatılamaz bir mutluluk doluyormuş. Ona bakmaya doyamazmış. Kızın elinden tutup onunla birlikte kelebek kovalamayı hep. Ama Prenses kendisinden başkasını sevmiyormuş ve hizmetçilerle kölelerini köpek yerine koyup kimseyi yanına yaklaştırmıyormuş. Koçali böyle yaşayıp gitmekten mutluymuş, ama artık sevgisini gizleyemez olmuş. Bu yüzden bir gün, kele- bek kovalarken kıza 'Prensesim, size âşığım. Büyüdüğümüz zaman lütfedip benimle evlenir misiniz?' demiş.
Ben ki sigaranın külünü tablasına tutturamayan bir adam. Ne işim olur benim, Tanrı'yla, özgürlükle, sevinçle... Vereceksin bana topraktan bir dam, süreceksin beni en bir görkemli dağlar kıyısına, şu tahta suratımı yonta yonta... Ne tarağı arkadaş, ne sonbahar yaprağı... Dağ diyorum, toprak diyorum, ben diyorum... Ben diyorum, yıkanabilirim