Söz, iş'tir yazar için. Doğrular da öğretmeye yönelse, bakış açıları da sağlasa, istekler de aşılasa, yükümlülükler de sevdirse, adı, amacı, yöresi ne olursa olsun her yazar, özellikle her eylem yazarı tüm varlığıyla dilde soluk alıp verir. Dil, yazarın düpedüz aracı değil, her şeyidir. Hiçbir zaman birbirinden ayrılmayan araç da amaç da, bir bakıma, dildir. Dil yönünden etkinse yazar, amaç yönünden de soyludur. Dili ne denli ustaysa amacına o denli yandaş kazandırır yazar. Kof, sığ, düzmece amaçları benimsetmeye kalkışanların dili de koftur, sığdır, düzmecedir. Gerçekten usta yazar kötü amaç güdebilir mi? Dili çelimsiz yazar, hangi amacın savunucusu olursa olsun, gene de başarısız kalmaz mı? Doğru: "ben tüfeğim" diyen yazarın, gül bülbül övenler gibi yazması yakışmaz. Ne var ki tüfeğe tutukluk yapmayacak, geri tepmeyecek biçimde bakmak, tüfekle özdeşleşmek gerekir. Geniş, bol, derin, tükenmez bir insan-olma alanıdır dil. Yalnız çiçek değil tüfek de, yalnız tüfek değil çiçek de, - ama yalnız bu kadar değil, daha birçok şey, görüp değerlendirebildikten sonra her şey, insan-olmanın tüm olanakları dilin içinde barınır, dilde boy atıp verimlenir. Tüm yollar dilden geçer, yeter ki açalım bu yolları, yürüyelim bu bakımlı yollarda. Buysa her şeyden önce yazarların başarısına bağlıdır.