Sazlarını yaptırdığı Tavşancı Hüseyin'den düz göğüslü bir saz ister Neşet. Hüseyin Usta yapmaz... Aklına yatmaz nedense. Sazın göğsü bombeli olur çünkü. Neşet de onun çırağına yaptırır. Müthiş bir saz... Daha sonra herkes o saz gibi saz ister... Neşet Ertaş, niye düz göğüslü saz istediğini şöyle açıklar:
"Sazların zamanla döşleri çöküyordu... Göğüs çökünce teller yukarda kalıyor. Kavisli olunca da eşiğin altı yukarda kalıyor, göğüs aşağıda.
Göğüs çökünce daha içli daha derinden bir ses geliyordu. Ordan hatırlayarak düz göğüslü saz istedim..."
Neşet Ertaş'ın bir "düz göğüslü saz" hikayesi vardır. Sazlarını yaptırdığı Tavşancı Hüseyin'den düz göğüslü bir saz ister Neşet. Hüseyin usta yapmaz. Aklona yatmaz nedense. Sazın göğsü bombeli olur çünkü. Neşet de onun çırağına yaptırır. Müthiş bir saz... Daha sonra herkes o saz gibi saz ister... Neşet Ertaş, niye düz göğüslü saz istediğini şöyle açıklar:
"Sazların zamanla döşleri çöküyordu... Göğüs çökünce teller yukarıda kalıyor. Kavisli olunca da eşiğin altı yukarıda kalıyor, göğsü aşağıda. Göğüs çökünce daha içli daha derinden bir ses geliyordu. Oradan hatırlayarak düz göğüslü saz istedim... "
Neşet Ertaş’ın bir “düz göğüslü saz” hikayesi vardır. Sazlarını yaptırdığı Tavşancı Hüseyin’den düz göğüslü bir saz ister Neşet. Hüseyin usta yapmaz… Aklına yatmaz nedense. Sazın göğsü bombeli olur çünkü. Neşet de onun çırağına yaptırır. Müthiş bir saz… daha sonra herkes o saz gibi saz ister… Neşet Ertaş, niye düz göğüslü saz istediğini şöyle açıklar:
“Sazların zamanla döşleri çöküyordu… Göğüs çökünce teller yukarıda kalıyor. Kavisli olunca da eşiğin altı yukarıda kalıyor, göğsü aşağıda.
Göğüs çökünce daha içli daha derinden bir ses geliyordu. Oradan hatırlayarak düz göğüslü saz istedim…”
Vicdanımız kuruyor. Babalarını erken kaybetmiş yetim çocukların masum başlarını koyacakları göğüsler çoktan çöktü, farkında mısınız? Göğüs çöktükçe zulüm tepemizde kalıyor. Kavisli ve dolaşık geçmişimizse, bozuk düzenimizin telleri olmuş. Duyduğunuz sesler bu yüzden içli ve bu kadar derinden geliyor.
SEVGİ EMEKTİR
Benim adım ‘altın’. Dünyanın en değerli madenlerinden biriyim. Tarihin çeşitli dönemlerinde süs eşyası ve para olarak kullanılmak gibi birçok farklı alanlarda kullanıldım. İnsanlar beni daha çok aralarındaki sevgi bağının bir sembolü olarak gördüler ve beni değerli kıldılar. Kendi adıma üzülmeme sebebiyet veren şey ise üretilme
Neşet Ertaş'ın bir "düz göğüslü saz" hikayesi vardır.Sazlarını yaptırdığı Tavşancı Hüseyin'den düz göğüslü bir saz ister Neşet.Hüseyin Usta yapmaz... Aklına yatmaz nedense.Sazın göğsü bombeli olur çünkü.Neşet de onun çırağına yaptırır.Müthiş bir saz...Daha sonra herkes o saz gibi saz ister...Neşet Ertaş,niye düz göğüslü saz istediğini şöyle açıklar: "Sazların zamanla döşleri çöküyordu...Göğüs çökünce teller yukarda kalıyor.Kavisli olunca da eşiğin altı yukarda kalıyor,göğüs aşağıda.
Göğüs çökünce daha içli daha derinden bir ses geliyordu.Oradan hatırlayarak düz göğüslü saz istedim ... "
Gülhane Hatt-ı Hümayunundan [1839] önce Osmanlı Devleti, Osman ve Orhan Gazi zamanından beri beyliklerden farklı bir yönetimle idare ediliyordu. Bu idare gayet sağlam ve usta bir idareydi. Allah Teala bu yönetim sayesinde Osmanlı Devletine Ortadoğu ve İslâm dünyasını yönetme imkânı vermişti. Ayrıca Osmanlılar hilafeti de bünyelerine almışlardı.
"Siz hâlâ sevdiklerinize ayaklarınızla mı gidiyorsunuz" demiş Mevlana.
"Gönülden gönüle bir yol vardır" demiş Neşet Ertaş Usta.
Noktayı Peygamberimiz koymuş.
"Kişi sevdiģi ile beraberdir."
Ben de diyorum ki:
"Yürekten seven mesafe sadece bir nefestir." Sevdiklerine "uzakta" diyen kalbini bir yoklasın..
Her konuda kendisine yardım eden Neşet Usta, İstanbul'a mal almaya gittiğinde içinde gıdadan ev gereçlerine, radyo ve saatlere varıncaya kadar türlü ürünlerin satıldığı dükkânını Wolfgang Meyer'e emanet etmişti. Wolfgang Meyer erkenden dükkânı açıyor, satılan her şeyi not ediyordu. Bu günlerde dükkâna elinde bir toprak testi ile bir köylü gelmişti. Testiyi nereye bırakabileceğini sorunca Wolfgang Meyer dükkânın ardiye kısmını gösterdi. Bir süre sonra gelip testiyi alacağını söyleyen köylü bir daha geri dönmemişti. Dükkânı kapatması gereken Meyer, testi içinde her ne varsa bozulabilir ya da fare saldırısına uğrayabilir endişesiyle içinde ne olduğuna bakmaya karar verdi. Testi ağzına kadar altınla doluydu. Ne yapacağını bilemeyen Alman usta yoldan geçen bir başka enterne Almandan evine gidip kendisine bir şilte ve yorgan getirmesini rica ederek günlerce testinin başında dükkânda uyudu. Bir kaç gün sonra köylü hiçbir şey olmamış gibi çıkageldi. Testiyi kontrol dahi etmeden dükkândan çıkacağı esnada Wolfgang Meyer kendisini durdurarak tepkisini gösterdi: "Babacığım, beni çok müşkül bir durumda bıraktın, bu testinin içinde sikkelerin bulunduğunu söylemedin ve önümde saymadın. Şimdi ise altınları kontrol etmeyerek ve her şeyin tamam olduğunu söylemeyerek içimi rahatlatmadan gidiyorsun." Kendisine uzunca bakan köylü, "Evladım, bu telaşın niye? Neşet Usta sana güvenmiş dükkânını emanet etmiş, ben de sana testimi emanet ettim," demişti.