“Ve işte, sonunda, öğrenim için Kazan Üniversitesi'ne gidiyorum.“
Okuma aşkıyla yanıp tutuşan Aleksey arkadaşının tavsiyesiyle Kazan'a üniversite okumak için gelir. Fakat yoksulluk had safhadadır. Okumak bir yana karnını doyurmak bile çok zordur. Bir yandan geçim sıkıntısı diğer yandan o dönemin siyasi ve kültürel karışıklıklarının getirdiği zorluklar Aleksey'i zorlar. Zira Rusya’da devrimin ayak sesleri yavaştan duyulmaya başlamıştır. Hayat onun için bir üniversiteye ve fikirleriyle etkilendiği insanlar ise onun için bir öğretmene dönüşür... Gerçek üniversite yerine hayat üniversitesinde okumuş olur.
Maksim Gorki'nin otobiyografik üçlemesinin sonuncusudur. Bu kitaptan önce üçlemenin ilk iki kitabı olan "Çocukluğum" ve "İnsanlar Arasında/Ekmeğimi Kazanırken" kitaplarını okumanızı tavsiye ederim.
Yazar hayatın onu sürüklediği her noktayı üniversite olarak değerlendirmiş.
1910 yılları… 76 yılda bir denk gelen Halley Kuyruklu Yıldızı’nın Dünya’ya çarpacağı söylentisi yayılır. Bu halkı büyük bir kaosa sürükler. Mahalle dedikodularında her kafadan ayrı bir ses çıkar, kıyamet senaryoları üretilir. Cehalet safsatası bambaşka bir boyuttadır. Kahramanımız İrfan Galip Bey, kadınlardan yüz bulamadığı için kadınlardan nefret eden bir gençtir. Kadınlar için Halley hakkında bilgilendirme konferansları verir. Fakat asıl amacı kadınları korkutarak intikam almaktır. Konferanslar sırasında bir hanımdan mektup alır. Mektubun üslubundan çok etkilenir ve tanımadığı bu kadına karşı hisler duymaya başlar. Karşılıklı mektuplaşmalar devam eder. Olaylar gelişerek evliliğe kadar gider. Gelin hanımın şartı izdivacın çarpışmanın olacağı gece olmasıdır.
Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın okuduğum ilk kitabı. Yazar 1912'li yıllarında dünyaya kuyrukluyıldız çarpacağı dedikodusu üzerine bu kitabı yazmış.
Halkın gündelik hayatını esprili bir dille bizlere aktarmış. Kadınların sohbetinde koptum resmen. Yazarın kadının Türk toplumundaki yeri ve kadına yaklaşım üzerine fikirleri ve söylemleri güzeldi. Keyifli bir kitaptı.
Ben daha mütevazı sevinçlere alışkınım; çoğu zaman akşamlan bir kitabım olur, bir arkadaşım, güzel bir mektubum, biraz da müziğim. Aslında bunlardır benim mutluluk diyebileceğim şeyler.
İstemediği bir hayat süren kadının kendisidir Clarissa. Küçük yaşta annesini kaybetmiştir babası da vatansever bir subaydır. Manastırda rahibeler tarafından büyütülmekte, abisi de askeri bir okulda eğitim görmektedir. Babasından dolayı disiplinli, tertipli biridir. Bir gün babasından okuldan ayrılıp eve dönmesi gerektiğine dair bir mektup alır. Babası meslekten atılmıştır. Çocuklarını hayatlarını istedikleri gibi yönlendirmeleri konusunda serbest bırakır. Clarissa bir profesörün asistanlığını yapmaya başlar. Profesörün Fransa’ da davetli olduğu bir konferansa Clarissa’yı göndermesi hayatının dönüm noktası olur. Organizatör öğretmen Leonard’ la gönül ilişkisi yaşarlar. Bu sırada 1. Dünya Savaş’ı patlak verince ayrılmak zorunda kalırlar. Clarissa ülkesine döndüğünde hamile olduğunu fark eder. Hayat bundan sonra Clarissa için daha da zorlaşır. Çünkü karnındaki çocuk düşmanın çocuğudur.
Stefan Zweig’in ölmeden önce yarım bıraktığı tek kitap. Zweig’in intiharından sonra kalan kısımları yayıncı yazarın notlarına bakarak tamamlamış.
Yarım kalan hayatlar, savaşın ve savaş psikolojisinin insanlar ve hayat üzerindeki etkileri, çaresizlik...
Yazarın hayatının son dönemlerindeki savaşa karşı çaresizliğini ,hümanist fikirlerini belkide en cesurca dile getirdiği eseri... Zweig'in hayatı gibi Clarissa'nın hayatı da yarım kaldı:(
ClarissaStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201713,7bin okunma
Rodion Romanoviç Raskolnikov, ailesinden uzakta üniversite okuyan idealist bir hukuk öğrencisidir. Çoğu öğrenci gibi ciddi maddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bir gün borç aldığı tefeci kadını öldürmeye karar verir ama cinayete kadının kızlardeşi de tanıklık edince onu da öldürmek zorunda kalır. Polisten kaçabilen Raskolnikov acaba vicdanından kaçabilecek midir? Dostoyevski’nin Sibirya sürgününden döndükten sonra kaleme aldığı bu muhteşem eseri tam bir psikolojik başyapıttır. Yazar eserinde kötülükleri ortaya koyarken kötülükleri yapanların mutlaka cezalarını çekeceklerini anlatıyor bize. Raskolnikov’un hayat mücadelesini, işlediği cinayetten dolayı duyduğu vicdan azabını çok iyi hissediyoruz. Onunla beraber işlenen suçun sevabını, günahını, adaleti, ahlaki değerleri ve insanlığımızı sorguluyoruz. Bu kitap için incelemek yazmak cidden çok zor. Çünkü sayfalarca anlatsak yetmez. Son olarak okuyanlara soruyorum.
"Asıl suçlu Raskolnikov mu yoksa onu bu suça teşvik eden toplum mu?"
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022160,1bin okunma
Thomas Hardy’nin okuduğum ilk romanı. Taşralı, genç ve güzel Tess Durbeyfield’ın hayatını okuyoruz. Viktorya dönemi İngiliz edebiyatının önemli eserleri arasında yer alıyor. Yazar bu kitabında dönemin toplumsal ve ahlâki olarak kadına ve evliliklere bakış açısını çok iyi anlatıyor. Tess'in hikayesi bu dönemdeki kadın ve erkek eşitsizliğini, toplumsal sınıflaşmayı ve kadının toplumdaki rolünü sorgulatıyor. Yoksul bir ailenin kızı olan Tess, zengin akrabalarının yanına çalışmaya gönderilir. Adam Tess’i taciz eder. Tess adamı sevmediği için işten ayrılır. Başka bir yerde çalışmaya başlar oranın sahibiyle severek evlenir. Fakat kocası geçmişini öğrenince Tess’i terk eder. Tess’in başından geçen olay toplumun kadınlar üzerinde kurduğu baskıyla birlikte onu daha da kötü bir duruma sokmuştur. Hardy’nin o dönemde cesaretle bekaret konusunu işlemesi ve kadın konusundaki açık görüşlülüğü takdire şayan. Dönem hikayeleri seviyorsanız bu kitaba bir şans verin derim.
Northanger Manastırı Jane Austen’ın 1803’te tamamladığı ilk romanıdır. Yalnız yazarın ölümünden sonra 1818 yılında yayımlanmış. 17 yaşındaki Catherine Morland, saf derecesinde iyi, tecrübesiz ve güzel bir taşralı kızdır. Aile dostlarıyla birlikte Bath şehrine kaplıcalara gider. Bu sayede Bath sosyetesine tanıştırılır. Olaylar bundan sonra başlıyor. Catherine bol bol yeni insanlarla tanışıyor, aşık oluyor ve bir çok tecrübe ediniyor. Bir nevi olgunlaşıyor. Jane Austen’in esprili ve eleştirel dilini bu eserde de buluyoruz. Beklentiniz yüksek olmasın. Kurgusu bana zayıf geldi. Aşk ve Gurur kadar olmasa da sıkılmadan okuyacağınız akıcı bir romandı. İngiliz dönem edebiyatı sevenler için güzel bir seçenek. Bu arada filmi de varmış:)
Northanger ManastırıJane Austen · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20193,193 okunma