Nereye gitsem her adımda yalanları görüyor, çevrede gezinen iki yüzlülüğü izliyordum.
Ölümle gerçek birbirine benzer. Gerçekler de insanı öldürdüğü için ölüm gibidir.
Reklam
Ben de çukura inen yokuşta uykuyu arıyor, Tanrı'nın var olup olmadığını düşünüyorum. Tanrı'nın var olmayacağına inandığım geceye dek ona hepimiz için uzun uzun yakarıyorum. Artık yakarmama gerek kalmadı. İstediğimi düşünebilirim. Gerçek kolay ve yalındır. Bu yalınlığın içinde de vahşi bir güç yatar. Yaşamın vahşi, ilkel gerçeklerine ancak yıllar süren bir savaşımın sonunda varabildim. Çünkü insanlar yaşamın yalın ama çirkin ve güçlü olan gerçeklerine birkaç yıl içinde varamazlar pek. Gerçeğe ulaşmak, artık ölümden korkmamak demektir. Her ikisiyle de yüz yüze gelmek büyük bir cesaret gerektirdiğinden, ölümle gerçek birbirlerine benzer. Gerçekler de insanı öldürdüğü için, ölüm gibidir. Ben bir insanı öldürdüğüm zaman, onu bıçakla değil, gerçekle öldürdüm. Bu yüzden korkuyorlar; beni yok etmek için bu yüzden acele ediyorlar. Bıçaktan korkmazlar. Onları korkutan gerçeğimdir. Bu korkutucu gerçek bana büyük bir güç veriyor. Beni ölümden, yaşamdan, açlıktan, çıplaklıktan ya da yılgınlıktan koruyor. Beni hükümdarlarla polisin zalimliğinden koruyan da bu korkutucu gerçektir. Yalan sözlerine, yalancı yüzlerine, yalancı gazetelerine rahatlıkla tükürebiliyorum.
Sayfa 105Kitabı okudu
Bütün bu hükümdarların erkek olduğunu keşfettim. Ortak yanları hırslı ve çarpık bir kişilik, paraya, cinselliğe ve sınırsız güce karşı doymak bilmez bir iştahtı. Dünyaya kötülük tohumlarını eken, halklarını talan eden erkekleri bunlar; kalın sesli ikna yeteneğine sahip, tatlı sözler seçip söyleyen, zehirli oklar atan erkekleri. Gerçek yüzleri, ancak ölümlerinden sonra ortaya çıkıyordu. Böylece tarihin aptalca bir inatçılıkla kendini tekrarladığını keşfettim.
Orada taşlaşmış bir halde kalakaldım. Gardiyan işine devam etmek üzere yanımdan ayrıldı. Kendimi boş yere hareket etmeye, arabama binip gitmeye zorladım. Yüreğime, bedenime, tuhaf bir ağırlık çökmüştü; bacaklarım tutmaz olmuştu. Tüm dünyanın ağırlığından daha ağır bir duyguydu bu; toprağın üstünde duracağıma altında bir yerlerde gömülüydüm sanki. Gökyüzünün rengi değişmiş, toprak gibi kara olmuştu ve olanca ağırlığıyla üstüme çöküyordu. Bu duyguyu yıllar önce de tatmıştım. Beni sevmeyen birine âşık olmuştum. Kendimi reddedilmiş hissediyordum; beni terk eden yalnızca o, koca dünyadaki milyonlarca insandan yalnızca biri değildi; bütün canlıları ve nesneleriyle koca dünyanın kendisiydi.
Onun sularında yüzüyordum. Çıplaktım ve yüzmeyi bilmiyordum. Fakat ne soğuğu hissediyor, ne de boğuluyordum.
Metis YayınlarıKitabı okudu
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.