Mısırlı feminist bir kadın yazarın gerçek bir hayat öyküsünden yola çıkarak bizlere aktardığı kısa dikkat çekici kitabı bize erkeklerin egemen olduğu toplumlarda kadının yerini, hislerini anlatıyor. Birkaç saatte bitirdiğim kitabın etkisini birkaç gün üzerimden atamadım...
Başarılı politikacıların kendi içlerinde hep yenilmelerinden ötürü, başkalarının önünde yenilmeye dayanamayacaklarını biliyordum. Bir insan çifte yenilgiye katlanamaz. Onların yükselmek için sürekli uğraşmalarının gizi budur. Başkaları üzerinde kurduklan iktidar onlara bir üstünlük duygusu verir. Yenilgiye uğradıklarını unutup, zafer kazanmış sayarlar kendilerini. Önem verdikleri tek şey olan büyüklük görünümünü yaymaya çalışırken, içten içe ne kadar boş olduklarını gizler bu zafer.
Şiddetle davsiye edilir! Bir solukta okunup unutulmayacak türden bir kitap. Bir kadının toplum tarafından hatta çok öteye gitmeden kendi ailesi içinde yaşamış olduğu içsel savaşın göstergesi. İçinde bulunduğu koşulların acı deneyimlerinden geçmiş,parasını yiyen "belalısını" öldürdüğü için idam cezası almıştır. Aslında ölüm Firdevs için özgürlüktü bunun yanı sıra kalkıştığı isyana toplumun biçtiği bedeldi ve Firdevs ölümü selamlar.
Kendimi boş yere hareket etmeye, arabama binip gitmeye zorladım. Yüreğime, bedenime, tuhaf bir ağırlık çökmüştü; bacaklarım tutmaz olmuştu. Tüm dünyanın ağırlığından daha ağır bir duyguydu bu; toprağın üstünde duracağıma altında bir yerlerde gömülüydüm sanki. Gökyüzünün rengi değişmiş, toprak gibi kara olmuştu ve olanca ağırlığıyla üstüme çöküyordu.
Bu duyguyu yıllar önce de tatmıştım. Beni sevmeyen birine âşık olmuştum. Kendimi reddedilmiş hissediyordum; beni terk eden yalnızca o, koca dünyadaki milyonlarca insandan yalnızca biri değildi; bütün canlıları ve nesneleriyle koca dünyanın kendisiydi.
Ama bu, düş değildi. Kulaklarıma çarpan, hava değildi. Önümde oturan, gerçek bir kadındı; kulaklarıma çarpan, kapısı penceresi sıkı sıkıya kapatılmış bu hücrede yankılanan ses yalnızca onun, Firdevs'in sesi olabilirdi.
"Hiçbir şey istemiyor, hiçbir şey ummuyordum. Hiçbir şeyden korkmuyordum. Çünkü yaşamımız boyunca bizi köleleştiren isteklerimiz, umutlarımız, korkularımızdır."