Kuşlar şakıyordu, proleterler şakıyordu, Parti şakımıyordu. Dünyanın her yerinde, Londra'da ve New York'ta, Afrika'da ve Brezilya'da, sınırların ötesindeki gizemli yasak ülkelerde, Paris ve Berlin sokaklarında, Rusya'nın sonsuz ovalarındaki köylerde, Çin ve Japonya'nın çarşılarında, her yerde ama her yerde, çalışmaktan ve çocuk doğurmaktan, hayatı boyunca işten başını alamamaktan harabeye dönmüş olmasına karşın hâlâ şakıyan o sağlam, yenilmez gövde dimdik dikiliyordu. Bir gün gelecek, o görkemli kalçaların arasından bilinçli bir kuşak doğacaktı. Sizler ölüydünüz; gelecek onlarındı. Ama onların bedeni canlı tuttukları gibi sizler de zihni canlı tutsaydınız ve iki iki daha dört eder gizli öğretisini başkalarına aktarsaydınız, sizler de o geleceği paylaşabilirdiniz. "Biz ölmüşüz," dedi Winston. "Biz ölmüşüz," diye yineledi Julia, görev bilircesine.
Sayfa 253Kitabı okudu
Kuşlar şakıyordu, proleterler şakıyordu, Parti şakımıyordu. Dünyanın her yerinde, Londra'da ve New York'ta, Afrika'da ve Brezilya'da, sınırların ötesindeki gizemli, yasak ülkelerde, Paris ve Berlin sokaklarında, Rusya'nın sonsuz ovalarındaki köylerde, Çin ve Japonya'nın çarşılarında, her yerde ama her yerde, çalışmaktan ve çocuk doğurmaktan, hayatı boyunca işten başını alamamaktan harabeye dönmüş olmasına karşın hâlâ şakıyan o sağlam, yenilmez gövde dimdik dikiliyordu. Bir gün gelecek, o görkemli kalçaların arasından bilinçli bir kuşak doğacaktı. Sizler ölüydünüz, gelecek onlarındı. Ama onların bedeni canlı tuttukları gibi sizler de zihni canlı tutsaydınız ve iki iki daha dört eder gizli öğretisini başkalarına aktarsaydınız, sizler de o geleceği paylaşabilirdiniz. "Biz ölmüşüz," dedi Winston. "Biz ölmüşüz," diye yineledi Julia, görev bilircesine. "Siz ölmüşsünüz," deyiverdi arkalarından acımasız bir ses.
Sayfa 239 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Psikanaliz, 1920’lere gelinceye dek, tüm nevrotik semptomların bilimsel açıklama ve sağaltımında devrimsel bir gelişme olarak algılanmaktaydı. Dahası, psikanalize yalnızca ruhsal sıkıntılara değil, savaş, cinayet, değişik sosyal kavga veya didişmelere de çözüm vaat eden bir tür “tılsımlı değnek” gözüyle bakanlar vardı. Sigmund Freud insan düşüncesine yeni bir yön çizen bir bilim öncüsü konumuna yükseltilmişti. Ne var ki bu coşku ve aşırı beklenti zamanla hayal kırıklığına dönüşmeye yüztutar. Klinik çalışmalara ilişkin istatistiksel incelemeler sonucun hiç de iç açıcı olmadığını gösterir. New York'ta bir doktor (Peter G. Denker), kliniklere üşüşen hastalardan sıkıntısı en yoğun olan beş yüz kişiyi aile doktorlarına sevk eder. Bunlardan iki yıl içinde üçte ikisinin iyileştiği saptanır. Başka bir incelemede ne kliniğe ne de aile doktoruna başvurmayanların bile aynı oranda kendiliğinden iyileştikleri belirlenir: Büyük masrafa, yıllarca süren klinik seanslara mal olan psikanaliz sağaltım uğraşının daha iyi bir sonuç vermediği artık görülmeye başlamıştı. Durumu kavrayan kimi psikanalistlerin daha baştan gerçeği dile getirmekten kaçınmadıkları bilinmektedir. Örneğin ünlü Amerikan psikanalisti Dr. Melitta Schmideberg'in uyarı niteliğindeki şu sözleri ilginçtir: Psikanaliz sağaltım yönteminin, aradan uzun yıllar geçmesine karşın daha doyurucu, daha kalıcı, daha yüksek oranda olumlu sonuç verdiği; diğer yöntemlerden, hattâ hastaların kendi hâllerine bırakılmasından daha başarılı olduğu söylenemez.* * Bkz. H. J. Eysenck, “What is the Truth About Psychoanalysis?”, Readers’s Digest, 1984.
Sayfa 419Kitabı okudu
Katharine ve Margaret (Doğum kontrol hapı)
1921 yılında New York'ta, kırk yaşında iki kadın oturup birbirlerini izliyorlardı. Margaret Sanger ve Katharine Dexter McCormick, değişik Amerikalılardı, yüzyılın ilerleyen dönemlerinde kadınların hayatlarını değiştirmek için herhangi bir Amerikalı ya da Avrupalı siyasetçiden çok daha fazlasını yapacaklardı. Amaçları, kadınların kendi
Sayfa 501 - Yakamoz KitapKitabı okudu
"Dolaylı Görüşmeler" (10 Eylül 1984-17 Ocak 1985)
10 Eylül 1984'ten itibaren New York'ta "dolaylı görüşmeler" (proximity talks) süreci başladı. Kyprianou, KKTC'nin bağımsızlık ilanını geri alana değin Kıbrıs Türk tarafıyla doğrudan görüşmeyi reddettiği için, BM Genel Sekreteri Perez de Cuellar, Kıbrıs Türk ta­rafı ve Kıbrıs Rum tarafıyla ayrı ayrı görüşüyordu. Görüşmelerin ilk turu, hiçbir ilerleme kaydedilemeden 20 Eylül 1984'te sona ermişti.
Sayfa 74 - KAYNAK YAYINLARI
"Ve Şimdi De..."
George Orwell, keskin zekasına karşın, böyle bir durumla karşılaşınca ne yapacağını bilemezdi; sunduğumuz tablonun "Orwellcı" hiçbir özelliği yoktur. Basın Başkan'ın oyuncağı değildir. The New York Times ve The Washington Post, Pravda değildir, Associated Press de Tass değildir. Ve burada Yenikonuş* diliyle konuşulmaz. Yalanlara hakikat, hakikatlere yalan gözüyle bakılmaz. Yalnızca halkın tutarsızlığa uyum sağlamış olmasından, kayıtsızlıkla eğlenmesinden söz edilebilir. Bu yüzden Aldous Huxley böyle bir manzara karyısında en ufak bir şaşkınlık duymazdı. Aslında Huxley'in kehanette bulunduğu gelccek buydu. Huxley, Batı demokrasilerinin tek sıra halinde ve kelepçeli olarak yürüyüş kolunda denetimi içlerine sindirmektense, dans ederek ve hayal kurarak unutmayı tercih etmelerinin çok daha muhtemel olduğuna inanıyordu. Huxley, Orwell'ın kavramadığı bir noktayı, teknolojik yeniliklerle beyni uyuşmuş ve çelişkiye karşı duyarsız bir topluluktan herhangi bir şey gizlemenin gerekmediğini kavramıştı. Huxley en gözde uyuşturucumuzun televizyon olacağı yönünde bir söz sarf etmemekle birlikte, Robert MacNeil'in "Televizyon, Aldous Huxley'in Brave New World'unun gövdesidir" şeklindeki gözlemini gözü kapalı onaylardı. Büyük Birader Howdy Doody olmuştur. *Orwell'ın 1984 romanında, Okyanusya'nın resmi dili olarak kullanılan Yenikonuş'la, sözcük dağarcığı bir hayli daralmış olan Ingiliz sosyalizminin ideolojik gereksinimlerini karşılayan yapay dil kastedilmektedir. (ç.n.)
Sayfa 126 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.