Öyle sanıyorum ki, benim mutlu olacağım yer hep bulunmadığım yer olacaktır. Ya da daha açık söylemek gerekirse: Bulunmadığım yer, kendim olduğum yerdir. Ya da, iyice dobralaşırsak: Dünyanın dışında neresi olursa olsun.
Karanlıkta olmak hâlâ hoşuma gidiyor. En azından bazen. Sanırım bana iyi geliyor. Karanlıktayken Tanrı’nın dilini konuşuyorum ve kimse beni duyamıyor. Bana kızmayın lütfen, elimde değil.
Reklam
Sonunda her hayat, nedeni belirsiz olguların toplamından, rastlantısal kesişmelerin, rastlantıların, kendi amaçsızlıklarından başka bir şey açığa vurmayan gelişigüzel olayların kaydından başka bir şey değildir. ( Kilitli oda)
“Her şeyi başlatan,yanlış bir numaraydı,telefon gecenin ilerlemiş bir saatinde üç kez çalmış,karşı taraftaki ses birini istemişti, ama o biri kendisi değildi.” (Cam kent)
Ne zaman yürüyüşe çıksa kendisini geride bırakıyormuş gibi hissediyordu, kendini sokaklardaki harekete teslim etmekle, gören bir göze indirgemekle, düşünmekten kurtuluyordu ve bu da ona öncelikle bir nebze huzur veriyor, içinde sağlıklı bir boşluk yaratıyordu. Dünya onun dışındaydı, çevresindeydi, önündeydi ve dünyanın değişme hızı, herhangi bir şey üzerinde uzun boylu oyalanmasına engel oluyordu. Önemli olan hareket etmekti, bir ayağını ötekinin önüne koymak ve kendini bedeninin gidişine teslim etmekti. Amaçsızca dolaşınca her yer birbirinden farksız oluyor, nerede bulunduğunun önemi kalmıyordu. Hiçbir yerde olmadığını hissettiği yürüyüşleri, en iyi yürüyüşleriydi. Ve bu da onun çevresinden istediği tek şeydi aslında: hiçbir yerde olmamak.
Sayfa 14 - Can Yayınları, 17. Baskı
“Acaba kalemsiz yazmayı becerebilir miyim,” diye düşündü, “yazmak yerine konuşmayı öğrenebilir miyim, bir daha hiç ışık olmasa da karanlığı sesimle doldurup sözcükleri havaya, duvarlara, kentin içine söyleyebilir miyim?”
Reklam
1.000 öğeden 861 ile 870 arasındakiler gösteriliyor.