Paris'te ünlü Louvre Müzesi'ni ziyaret edenler, ana giriş kapısından girdiklerinde mermer merdivenlerin tam başında nefis bir heykelle karşılaşırlar. İnsanın soluğunu kesecek kadar güzel ve muhteşem bu heykelin kaidesinde, "La Victoire de Samathrace" diye yazılıdır. MÖ 4. yüzyıla ait ve bir benzeri az bulunan bu emsalsiz sanat eseri, Edirne'de Roma kazıları esnasında ortaya çıkarılmış ve 1863'te, Osmanlı'nın kültür ve sanattan habersiz yöneticilerinin muvafakatleriyle, Charles Champoiseau adındaki Fransız konsolosu tarafından Edirne'den Paris'e nakledilmiştir. "Heykel" gibi sanat eserlerini, şeriat zihniyetine saplı olarak "put" niteliğinde sayan Osmanlı'dan daha başka ne beklenirdi ki! Osmanlı'nın kültür ve sanat bakımından bilgisizliğini ve ilgisizliğini ortaya vuran, buna benzer daha nice örnekler var! Evet, "kültür" denen şey öyle bir nesnedir ki, altı yüzyıl boyunca Osmanlı'nın düşünce âleminde yer etmemiştir. Osmanlı için önemli olan şey, fethedilen ülkeler halkının kültürü ya da gelenekleri değil, oralarda yağma ve talan edilebilecek şeylerdi. Bu sayededir ki başta padişahlarımız olmak üzere yöneticilerimiz, keselerini altınlarla, haremlerini güzel kadınlarla doldurmuşlardır. Bunu yaparlarken yabancıdan yalvararak aldıkları borç paralarla halkı sonu gelmez savaşlara koşmuşlardır. Bu arada Hıristiyan ailelerinin çocuklarını körpecik yaşlarda zorla alıp Müslüman yaparak orduya ve devlet mekanizmasına kaynak sağlamaktan geri durmamışlardır.