Bestelenmemiş bir şey icra edilmez ve çoğu insan onu icra edilmeden değerlendiremez. (Bizdeki taksim aslında burada belirtilenin dışında kalıyor sanıyorum. Bu şekilde not almışım)
Doğanın bir ürünü gibi görünmek müziğin kendine özgü niteliklerinden biridir. Yaygın bir deyişle “evrensel bir dil” olarak görülür, ancak bu görüntü bir aldatmacadır. (Bizi buna kimse inandıramaz sanırım)
Reklam
Müzik dünyadan yüz çevirip kendini kişisel ifadeye adıyordu.
Beethoven eserlerini besteledikçe- ki kendisi bunları hiç duymuyordu çünkü sağırlığı iyice ilerlemişti- müzik dünyası onun müziğine yoğun bir duygusal yatırım yapıyordu, tüm Avrupa’da çağının hatta dünyanın gelmiş geçmiş en büyük bestecisi olarak kabul ediliyordu. Bunun için de birçok meraklısı, belki de daha önce dinleyicilerin müziği anlamak için hiçbir zaman çabalamadığı kadar , onun müziğini anlamaya uğraşıyordu. (Sağır bir bestekarın beste yapmasını müziğin matematik ile ilişkisi üzerinden değerlendirdiğim bir not bırakmışım sayfanın kenarına)
Denebilir ki sağırlık dinleyicinin, bestecinin mesajına dolaysız erişmesini sağlayarak müziğin gizli anlamını çözen bir anahtara dönüşür ve böylelikle sıradan bir dinleyişle asla kazanılamayacak derin bir kavrayışı beraberinde getirir.
Klasik müzisyenlerin repertuvar dediği, esasen müzik müzesine dâhil olması için seçilmiş müziktir. Beethoven zamanından beri büyük müziğin, bestecisinin ölümünden çok daha sonra da çalınması gerektiği normal bir beklenti olmuştur, büyük de zaten bu demektir.
Reklam
48 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.