Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnsan sevgisiyle bazen herhangi birisi kucaklanır(herkes birden kucaklanamayacağı için): işte tam da bu söylenemez, herhangi bir insana...
Dostu ve onun taşan yüreğini öğretiyorum size.Ama taşan yürekler tarafından sevilmek istiyorsa insan, bir sünger olmasını bilmeli.
Reklam
Reklam
"Herşeyin derinine inmek: Bu zahmetli bir kişisel özellik, insanın gözlerini hep yorar ve sonunda insan isteyebileceğinden daha fazlasını görür."
Biriyle tam bir ilişki kurabilmen için önce kendinle ilişki kurabilmesin. Eğer kendi yalnızlığımızı kucaklayamazsak, inzivaya karşı kalkan olarak başka birini kullanırız. Yalnızca bir kartal gibi yaşayabilen insan( kimsenin seni seyretmesine ihtiyaç duymadan) başka birine sevgi verebilir, yalnızca o zaman o insan bir başkasının büyümesi ve gelişmesiyle ilgilenebilir.
Hıristiyanlığın Yunanlı olmayan yanı
Yunanlılar Homeros'un tanrılarını kendi üzerlerindeki efendiler ve kendilerini de onların altındaki köleler olarak görmüyorlardı Yahudiler gibi. Adeta kendi kastlarının en başarılı örneklerinin yansımasını, yani bir ideali görüyorlardı, kendi varlıklarının bir karşıtını değil. Akraba olunduğu hissedilir, karşılıklı bir ilgi, bir tür güçbirliği vardır. İnsan, kendine böyle tanrılar verdiğinde, seçkin olduğunu düşünür ve küçük ve daha yüksek aristokrasi arasındakine benzer bir ilişki içine koyar kendisini; İtalya halkları ise gerçek bir köylü dinine sahiplerdi, kötü ve kaprisli güç sahiplerine ve eziyet verici ruhlara karşı sürekli bir korkaklık içindeydiler o sırada. Olympos tanrıları geri çekildiğinde Yunan yaşamı da karanlıklaştı ve korkaklaştı. – Buna karşılık Hıristiyanlık insanı tamamen ezdi ve parçaladı, onu adeta derin bir bataklığa gömdü; sonra insan, tamamen aşağılanmışlık duygusu içindeyken, ansızın tanrısal bir merhametin görkeminin ışıldamasını sağladı, böylece şaşıran, inayetle sersemleşen bir coşku çığlığı attı ve bir anda tüm cenneti içinde taşıdığına inandı. Bu hastalıklı duygu taşkınlığı üzerinden, bunun için gerekli olan derin kafa ve yürek yozlaşması üzerinden etkili olur Hıristiyanlığın tüm psikolojik buluşları: yok etmek, parçalamak, sersemletmek, esrik etmek ister, sadece tek bir şeyi istemez: ölçüyü ve bu yüzden en derin anlamıyla barbardır, Asyalıdır, seçkin olmayandır, Yunanlı olmayandır.
Sayfa 91 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Dinsel tapınının kökeni
İnsan kültürün çok geri aşamalarında bile doğanın karşısında güçsüz bir köle gibi durmamaktadır, doğanın zorunlu olarak iradesiz bir hizmetçisi değildir: dinin eski Yunan aşamasında, özellikle Olympos tanrılarıyla ilişkide biri daha seçkin, daha güçlü ve biri daha az seçkin olmak üzere iki kastın birlikte yaşaması düşünülebilir; ama her iki kast da kökenleri gereği bir biçimde birliktedirler ve aynı türdendirler, birbirlerinden utanmaları gerekmez. Eski Yunan dinselliğindeki seçkin yön budur.
Sayfa 90 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Can Sıkıntısı ile tanrılar bile baş edemez. Ne yapsın? İnsanı icadeder-İnsan eğlendiricidir… Ama gelin görün ki bu kez de insanın canı sıkılmaya başlar hemen başka hayvanlar yaratır. Tanrının ilk hatası:İnsan için hayvanlar eğlendirici değildir. Üzerinde egemenlik kurar., kendisi “hayvan” olmaya yanaşmaz.O zaman da tanrı kadını yaratır Ve sahiden de işte artık can sıkıntısının sonu gelmiştir. Ama Başka şeylerin sonuyla birlikte!Kadın Tanrı’nın ikinci hatasıdır.
Dindeki Hakikat
Schopenhauer'in dinsel-ahlaksal insan ve dünya yorumundan Hıristiyanlığın ve öteki dinlerin anlaşılması için çok şey kazanılabileceği ne denli kesinse, onun, dinin bilgi açısından değeri hakkında yanılgıya düştüğü de o denli kesindir. Kendisi bu konuda, hepsi de romantizmin yandaşı ve Aydınlanma ruhunun yeminli inkârcıları olan döneminin-bilimsel öğretmenlerinin itaatkâr bir öğrencisiydi sadece; günümüzde doğmuş olsaydı, dinin sensus allegoricus'undan* söz edebilmesi mümkün olmayacaktı; daha çok saygı duyacaktı hakikate, adeti olduğu üzere şu sözcüklerle: şimdiye dek hiçbir din, ne dolaylı yoldan ne de doğrudan doğruya ne dogma ne de mesel olarak, bir hakikat içermiş değildir. *eğretileme duyusu
Sayfa 84 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Acı ve mutluluk, Nietzsche'nin deyişiyle "ikiz kardeşlerdir, birlikte büyüyen [ ... ] ya da birlikte - güdük kalan" Acı engellendiğinde mutluluk yavanlaşıp sıkıcı bir rahatlığa dönüşür. Acıya duyarlı olmayan insan derin mutluluğa kapısını kapatmıştır.
Tanrı'yı terk edenler, ahlaki değerlere bir o kadar sıkı sarılırlar. Nietzsche
İçten gelen bir gereksinim hissetmeden, derin kişisel bir seçim yapmadan ve zevk almadan çalışmaktan, düşünmekten ve hissetmekten insanı daha hızlı harap edecek ne olabilir? Sanki insan bir "vazifeyi" yerine getiren bir makineymiş gibi...
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.