Ruhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervane olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu…
Gün senden ışık alsa da bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nuru görünse…
Ey sen ki kül
İnsanlar okunmamış birer kitaptır. En basitleri hakkındaki hükmü bile tamamının okunmasına bırakılmalı. Biraz derince olanların ise, iyice okunduktan sonra üzerinde az veya çok düşünmek lazım.
- Sevginin niçini olmaz ki efendim... Düşünsem belki makul bir sebep bulabilirim. Fakat bu hakiki sebep olmaz. Çünkü biz önce severiz. Sevdiğimiz şeyin güzel taraflarını bulmaya çalışırız. Bu da hodbinliğimizden doğar efendim.
Riya ve şarlatanlık karışık olan her şeye tüküreceğiz. Millet ve vatan yolunda can verenlere ve onların yadigârlarına bu milletin tarihte olduğu gibi en kutlu insanları olarak bakacak ve onları fedakarlıkta kendimizi örnek edeceğiz.
Her gönülde bir Arslan yatar. Bizim milli gönlümüzde yatan arslan nedir?.. çok nüfuslu, ahlakı, ilmi ve tekniği yüksek, büyük Türkiye’dir. Buna nasıl varacağız?
Bir çok kimseler sineması kalmaktansa gençliği zehirleyen filmlerin gösterilmesine taraftar bulunuyor. Bunlar fikirlerini güzel sanat ve bedii ihtiyaç maskesi ile yaldızlıyorlar. Hakikatte ise yalnız zevklerinin ve keyiflerinin tellallığını yapıyorlar. Acaba gençlerimizin ve bilhassa kızlarımızın zehirlenmesine engel olmak için bütün memlekette sinemalar kapatılsa erkek ve kadın plajları ayrılsa, roman ve hikayeler sansürden geçse ne olur? Demokrasi, hürriyet suya düşüp medeniyet yok mu olur? Yoksa Abdullah Çavuşun dediği gibi kıyamet mi kopar?...