Ödünç aldım kokunu kendi tenimde, sen kokuyor yüzeyi bedenimin her gözeneği. Nilgün MARMARA.
CAM KELEPÇEYE EVET Ilık bir süzülüşle Geri dön hayat, Bırakma yeryüzü salına tünemiş pek kara kuşlar Örtsün bakışımı, Görmek acısı sürsün pencere tutsağının Düşsün hayatı suya... Nilgün Marmara
Reklam
Hep böyle mi bu? Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşiyorum.
Biliyorum, bir gün dayanamayacak küçük kalbim; arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim her şeye veda edeceğim. Nilgün Marmara
Ben senin merak ettiğin, içinde ne olduğu belirsiz bir parantezim.... Nilgün Marmara
Sevinç? Geniş yeryüzünün bir köşesinde Işık? Açılırsa zincirden dökülende... Uzak sevincim ey! Kırık dökük ülkenin seçkin çiçeği! Aralık, 1980
Reklam
Kimdi o kedi, zamanın eşyayı örseleyen korkusunda eğerek kuşları yemlerine, bana ve suçlarıma dolanan? Gök kaçınca üzerimizden ve yıldız dengi çözüldüğünde neydi yaklaşan
Garson: Efendim,sizleri burada görmek büyük mutluluk! Cemal Süreya: Kim istemez ki mutlu olmayı? Ama mutsuzluğa da var mısın? Garson: Anlamadım efendim? Can Yücel: Geldiğin kadar değil, göründüğün kadar mutlusun ve sakın unutma; gittiğin kadar değil,hak ettiğin kadar unutulursun… Garson: Anlıyorum efendim…Neyse, ne alırdınız? Nilgün Marmara:
''Kentlerin hava alanlarından çok düş alanlarına ihtiyacı var...''
Resim